bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


LachishPha Filiz Saban

facebook-paylas
1555- 1855 Kafkasya (1. Bölüm)
Tarih: 13-12-2023 23:57:00 Güncelleme: 14-12-2023 01:17:00


O sene(1069) Kiev’e bir büyücü geldi ve Dnieper’in beş sene içinde tersine akmaya başlayacağını söyledi. O vakit pek çok ülkenin yeri değişecek ve Greece/Bizans şimdiki Rus’un olduğu yer olacak ve Rus da Greece olacaktı ve diğer ülkelerin yerleri de benzer şekilde değişecekti. Cahiller ona inandı. İman sahipleri onunla alay etti.”

Rus Primary Chronicles 1958

*

 

Şota Rustavili’nin Kaplan Postlu Şövalyesi’nin Birleştiriciliği

                           

  • Christopher Reuben Nelson  ve Helena Montana “Queen Tamara: an analysis of Tamaranmyths and legends through eight centuries of Georgian history,” de : “Tamara efsanesi 1801’de Ruslar tarafından Kafkasyalıları birleştirecek bir araç olarak olarak kullanıldı… Stalin rejimi I. Dünya Savaşı’nda da Almanya’ya karşı  Georgianların  desteğini artırmak için efsaneyi kullandı.”

 

  • Essays from History of Georgia’da :”1880-1905 aralığında Ortodoksluğu restore amaçlı Okullar Kurulu Abhazya’da 3 okul açtı : Mokvi, Achandere ve Pokveshi. Ve diğer okullar bu eğitim komitesi eparchisi altında idi. Abhazya’da, ismiyle Samurzakano’da okul sayısı azdı ve onların eğitim sistemine erişimleri kısıtlıydı. Dolayısı ile evden öğrenim metodlarını kullandılar ve öğretmenler, rahipler, keşişler ve ev kadınları öğretmenlik rolünü üstlendiler. Aileler arasında sözlü okullar da vardı ve onlar burada Shota Rustavili’nin başta Panter Postlu Şövalye olmak üzere çeşitli eserlerini çalıştılar ve bu sözlü okullar Abhazya’daki “Georgian ruhunu” korudu. 1900 senesinde Abhazya’daki kamu okullarında 46 öğretmen vardı. Bunlardan 3’ü Abhaz, 25’i Georgian, 14’ü Rus, 1’i Estonyalı ve 1’i Alman idi. 1880’ Sohum’daki Dağlı? Okulu 1863’de (aslında) açılmıştı ve 1917’ye kadar “Dağlıların” çocuklarını öğrenci olarak kabul etti. 1863’de bu okulda 80 öğrenci öğrenci kayıtlı idi ve kurulduğundan beri Dağlı Çocuklarını Ruslaştırmak amaçlı idi (Sh 377).

 

Nelson ve Montana’ya göre destanı Ruslar birleştirici öğe olarak kullandı ve 1940’larda destan Georgianları merkeze çekmek için idi.

Tiflis tarihçiliğine göre destan o vakitte Georgian olmakla eş anlamlı anti-Rus ruhu içindi de ve Gürcüler de Rusluktan (ve Abhazlıktan?)  uzaklaştırmak için kullandı.

*

The Iran-Ottoman Confilicts over Caucasus 1576-87’ye göre öncesi de var tabi ama gezindiğimiz dönem ile ilgili herşey 1501 Aralık ayında Şah İsmail’in Derbentli Şirvanşahları yenmesi ve Şirvan’ı ele geçirmesi ile başladı. 1510 Şeyh İbrahim ayaklanmasını Tahmasb rejiminde Burhan Ali, Mehrab ve Qasem Begin ayaklanmaları takip etti.  Safevi idaresini istemeyen Şirvan sakinleri Burhan’ın yeğeni Kavus Mirza’yı harekete zorladı ama bu hareket de bastırıldı. Kavus Mirza ve adamları  1535’de öldürülünce  yerel Sünni topluluklar Dağıstan ve dağlık bölgelere çekildi ve burada Şirvanşah Burhan’ın oğlu Ebu Bekir Mirza Dağıstan ve Circassian tarafından da Şah Muhammed Khudabende rejimi ve Kızılbaşlara karşı asker topladı ise de  mevcut güçleri ile silahları yetersizdi.  Sultan III.Murad’dan ata yurtları Şirvan’ı geri almak için destek istediler- karşılığında Şirvan gelirlerinden yıllık haraç ödemeyi taahhüt ediyorlardı.

Kartlianlardan bağımsız ama tamamen de ayrı değil, Safavi tarafında yaşayan muhtelif unsurlar ama Jorjian derken kastedilen tam olarak açık değil.

Safaviler bu Jorjianlardan bir kısmını Şirvanşahların ata yurduna yerleştirmiştir. Böylece hareket başlıyor. 1536’da Dülkadir oğlu Mehmet Han zaten bölünmüş ve Cartuel (Kartli) ile değil, Safavilerle bir ilgisi bağı olan Saatabego’nun Oltu, Naman, Şenkaya ve Livana kalelerini Osmanlı’ya ilhak ediyor;

1547-48’de Ebu Bekir Mirza ve askerleri, ayrıca Dağıstan yöneticisi Derbend ve Şirvan’a saldırıyor ama  bu arada Saatabego da tekrar Safavilere meyletmiştir . Erzurum beylerbeyi Mehmet Paşa Panak Kalesini, Parnak, Kormik, Samagar ve Akha hisarlarını ele geçirerek Saatabego’yu yeniden Osmanlıya bağlar (Bahsettiği yer Tortum vadisi civarı ve çevresi olması lazım.) 

Hareketlerden elimdeki dosyalara göre tabloya döktüm. Bir çeşit Ali Cengiz oynuyoruz, dağınıklık ondan

4 Temmuz 1536

Dülkadiroğlu Mehmet Han’ın Saatabego’ya  düzenlediği sefer ile  Saatabego değil ama Oltu, Naman, Şenkaya ve Livana kaleleri Osmanlı imparatorluğuna ilhak edildi.

 

1543

Erzurum Beylerbeyi Musa Paşa Kanuni Sultan Süleyman emri ile 22.000 kişilik ordusuyla Saatabego’ya başarısız bir sefer düzenledi

1545

hedef hala Saatabego. Erzurum ve Diyarbakır beyler beyleri birlikte saldırıyor. Sokhoista (Pasinler) yakınlarındaki savaşta Gürcü Bagrat ve birleşik ordusu mağlup oluyor, Saatabego Osmanlı’da. Kvarkvare oğlu Kaykhosro (Keyhürevrev) ilk Osmanlı atabegi olarak Saatabego’ya atanıyor.

 

1548

hedef Şirvan olmakla birlikte Saatabego 1547’de tekrar Safavilere meyletmiştir.  Burhan Ali Şirvan’a ve Erzurum beylerbeyi Mehmet paşa Saatabego üstüne gider ve Panak Kalesini, Parnak, Kormik, Samagar ve Akha hisarlarını ele geçirerek Saatabego’yu yeniden Osmanlıya bağlar ancak “Gürcü “akınları durmaz.

 

Eylül 1549

Kanuni Süleyman Halep’te kışlamaktadır,  40 binlik ordusu ile Saatabego’ya giren Kara Ahmet paşa 6 hafta sonunda 35 Gürci kalesini ele geçirip, 14’ünü yıkar ve diğerlerine Osmanlı askerlerini yerleştirip bölgeyi 4 yeni sancak olarak teşkilandırır. Caneti ve Batum’un deniz sahilleri bu sefer ile Osmanlı eline geçer.

Eylül 1552

Erzurum beylerbeyi Çerkes İskender paşa Safavi akınları nedeni ile Revan’a girer ve Irevan pazarını yakar. (Erivan)

 

1554

bir tarafta Kanuni, diğer tarafta şah I. Tahmasb var. Safeviler savaştan kaçınır ve Kanuni 1554 Temmuz’da Revan, Karabağ ve Nahçivan’ı zapt ederken Vezir-i Azam Ahmet paşa güney batı Kafkasya ve Kasım bey de Şirvan’a girer.

 

Bu Kasım, 1538’de Safavilerin yıktığı  aslen Şirvan-şahlardandır, Şirvan için Kefe üstünden  Derbent ve Derbent’ten de Şirvan’a rotasını izler, Buğrut kalesini aldıktan sonra Gülüstan kalesine ilerler. Kaleyi Abdullah Han savunmaktadır. Mirza Kasım bu muharebede hayatını kaybeder ve Şirvan seferi başarısızlık ile sonuçlanır. Kafkasya’da hangi yolu izledi?

 

 

29 Mayıs 1555 Amasya anlaşması:

İmereta (Başıaçuk*, Guria, Samegrelo ile Saatabego’nun Ardahan, Ardançu, Oltu ve Tortum kesimleri Osmanlı’da

Ve

Kartli, Kakhetiya, ve Saatabego’nun doğu kesimi Şirvan, Gence-Karabağ, Nahjewan ve Revan Safavilerde kalır.

*Bassa-Shiouk 1605-89 Jean Baptiste Tavernier’ın seyahatnamesinde İmeretta’nın ismi. Türkçesi Başuaçık. Chardin’de Küçük Prens anlamına gelen Pasha Tchcouk veya Pasha Koutchouk ‘tır.  (paşacık veya paşa küçük)

 

1552-56

1569

 

Kazan ve Astrakhan hanlıkları Ruslara düşer.

1569 Astrakhan seferi Kırım ve Osmanlı birlikte.

 

“IV. İvan yeni bir eş bulmak için 1561 yılında önemsiz ve bilinmeyen bir halka başvurmamıştı. Rusya 1552’de Kazan’ı ve 1556’da Astrahan’ı fethettikten sonra Çerkes dünyasıyla temas etti. Astrahan Hanlığı’nı kontrol altına aldıktan sonra güneye doğru ilerleyen Ruslar 1567’de Terek nehri kenarında, bugünkü Grozni şehrinin bir kaç mil kuzeyinde Terski gorodok adını verdikleri ilk kaleyi inşa ettiler.

 

Kalenin kurulması için buranın seçilmesinin Çeçenlerle bir ilgisi yoktu, zira o dönemde Çeçenler Çerkeslere vergi ödeyen sayıca küçük bir dağlı halktı. Bu kale Rusya’yı Küçük Kabardey’in doğu ucuna, teorik olarak Çerkeslere hükmeden dört büyük prensin topraklarına getirmişti. Kabardey prensleri Kırım’a karşı Ruslarla müttefik olmak için daha önce talepte bulunmuştu. Onlardan biri olan Prens İdar-oğlu Temruk çara hizmet etmesi için genç yaştaki oğlu Saltankul’u 1558 yılında Moskova’ya gönderdi. Saltankul vaftiz edilerek Mihail adını aldı. Bundan üç yıl sonra İvan, Saltankul’un kız kardeşiyle, Temruk’un kızı Kuçeney (Guaşeney) ile evlendi. Guaşeney vaftiz edilerek Mariya adını aldı. Burada da bir Astrahan bağlantısı vardı; Mariya’nın kızkardeşi Altınçaç, aynı yıl çara hizmet etmek için Moskova’ya gelen Astrahan hanı Bekbulat’ın karısıydı. Bekbulat’ın oğlu Sain-Bulat ya da Simeon Bekbulatoviç, 1575-1576’da ”Tüm Rusya Büyük Dükü”ydü.”-Rusya Boyar Eliti İçinde Kabardeyler (1560-1700) Paul Bushkovitch

 

1576

Şah Tahmasb ölünce Safavilerde iç kargaşa başlar

2 Ocak 1578 

Lala Mustafa Paşa 1555 anlaşmasında Safavilerde kalan Kartli, Kakheti ve Saatebego’nun doğu kısmı  ile Şirvan’ı almak üzere Serdar atanır.

 

Bu sefer Türk ve İran tarihçileri arasında sebep açısından ihtilaflı. Türk tarafı Şah İsmail anlaşmayı bozdu der ve İran tarihçileri kabul etmez ve aksini savunur. 1578 vakasında seferi tetikleyen Gilan yolundan Osmanlı’ya gelmekte olan bir ticaret kervanının yağmalanmasıdır ve bir ihtimal birikmiş yağma raporları da vardır. Osmanlı hükümdarı III. Murat, Safavilerde II. İsmail var. 

 

III.Murat Chardin’e göre Karadeniz’in doğusu ve kuzeyi yani Abcaz ve Çerks kıyılarının kontrolünü de istedi.  Güney ayağı başarısız olur :” Phasis’den (Faş) de bir filo gönderdi. İmiretta kralı nehrin dar ağzında bu filoyu durdurdu ve geri aldığı kalelere  Guriel ve Mingrel askerler bıraktı ve buradaki 25 topu başkenti Cotatis’e götürdü ancak çok geçmeden İmiretta da düştü.”

 

1578 olayında Chardin Abcas’lardan bahsetmiyor.

 

 

9 Ağustos 1578

Çıldır ovası. Lala Mustafa paşa Tokmak han ordusunu yener

 

10 Ağustos 1578

Saatabego prensi Manuçar Lala Mustafa’nın yanına gidip, bağlılık bildirir ve Güney Kafkasya içlerine gidecek seferde kılavuz olmayı kabul eder. 

Manüçehr’e Azgur ve kardeşi Kuarkue’ya Oltu, anneleri Meshia prensesine de 3 köy gelirleri tahsis edilir.

 

Manuçuar, Rucks prensi Levan ve Abcaz hakkında

Bu Manuçuar 1545’de  Saatabego atabeyi atanan Kvarkvare oğlu Kaykhosro (Keyhüsrev) dört oğlundan ikincisi.

1595 tarihli mufassal defterde Azğur adıyla kaydedilen köyün nüfusu 107 hane idi  olup Çıldır beylerbeyliğine bağlı Ahıska (Akalzike) livasına bağlı bir nahiye idi. Bu nahiye merkezindeki Atskuri kalesi ile karyesi Osmanlı kayıtlarında Rabat-i Kale-i Azğur anılmakta idi. 1595 ile 1672 aralığında tabi hiçbir şey yerinde durmuyor ama burası hala Chardin’de, Akalzike anılan paşalık altındadır ve en parlak  ve aynı zamanda kaotik günlerini  Manuçuar’ın oğlu olduğuna inanılan Levan  rejiminde yaşar (?-1657). 

Gürcistan tarihçiliğine göre Levan’ın  babası bu Manuçuar’dır (doğrulayamıyoruz, izahı aşağıda).  1611’de öldüğünde Levan’ın çok küçük olması lazım. Chardin babasından değil amcasından bahseder. Genç Levan Kafkasya doğusuna doğru Libardia prensi olan amcası George tarafından çok iyi bir şekilde yetiştirilir. 24 yaşına geldiğinde Mingrelya tahtına oturur ve aynı vakitte Abcaz kralının kızı ile evlenir. Abhaz kralının 2 de oğlu vardır.  Levan Abcaz karısından hesaplarıma göre 1634/5’de ayrıldığında ondan iki oğlu vardı. Evlilik 1620-1630 arasında oldu o zaman.

 

 

1632/3’e geldiğimizde   Levan  kendisini yetiştirmiş amcasının karısı Chilake’lerin kızı Darejan ile yasak aşk yaşamaya başlar. 1634 -35’de yengesi Darejan’ı amcasının evinden (Libardia) zorla kaçırır. 8 gün sonra Abcaz karısını yine Abcaz olması pek muhtemel görünen veziri Papona ile yasak ilişkiden suçlar. Burnunu, ellerini ve kulaklarını kestirdiği karısını refakatçisiz baba evine gönderir, suçladığı Papona’yı topun ağzına koyup idam ettirir ve  Altınpost’da Korintli Glauce’u temsil eden yeni karısı eski yengesi Darejan’ın fişeklemesi ile Abcaz karısından doğma oğullarını da zehirletir. İffetinden hiç kimsenin şüphe etmediği Abcaz karısı ve (Abcaz olması muhtemel) Papona hakkındaki rivayetlere kimse inanmaz, ama olan artık olmuştur. ( başkalesi Rucks-Zugdidi)

Abhaz kralı, Levan ölmeden bu iş kapanmaz diye yemin eder. Levan 1657’de öldüğünde geride kalan Chilaki karısından doğma Alexander’ın Gurielli karısından doğma torunu Levan Vomeki Akalzike Paşalık konağında geleceğin Mingrel prensi olmak üzere yetiştirilmektedir.

En geç 1636’dan 1657’de vefatına kadar Levan’ın ve bölgedeki lider ailelerden sayılan Chilakelerin (Şilake okunur) Osmanlı sarayı ile ilişkilerinin iyi olması lazım.  Chilake’den doğan üç çocuğu da hastalıklıdır ve İstanbul onlara Grek hekimler gönderirler, Theatines tarikatından hekimler de vardır; Theatinler 1627’den itibaren bölgede (sh 160);  ama bu arada küçük oğlu ile tek kızı ölmüştür. Çabalar büyük oğlu Aleksandr’ı 20-21 yaşına dek hayatta tutar. Genç Alexander yine Osmanlı tebası olan Guriel prensinin kızı ile evlendikten bir süre sonra hastalığına yenik düşüp vefat eder. Ardında Levan Vomeki anacağımız bebek oğul bırakır. Levan bu arada artık başka çocuğu kalmadığı için Chilake karısının, amcası George’dan olma oğlu Vomeki’yi kendi oğlu gibi takdim edip varis ilan etmiştir.  Gurielli dul gelin çocuğunun da başına bir iş gelmesinden çekinir, abilerinin tavsiyesi ile  Akalzike’deki Paşa’nın yanına gider ve çocuk burada bilmesi gerektiği kadar Türk örf ve ananelerini öğrenerek ama asla kendi dinini değiştirmeden, yönetecek yaşa gelene dek yetiştirilir.  Levan 1657’de ve Imiretta prensi Alexander? 1658’de ölür. Kaos başlar. 10 Eylül 1672’de Türkler ve Gurialılar işte bu çocuğu Mingrelia (ve İmiretta?) tahtına oturtmak için gelmektedir. (Sh 158, 171).

*

The Abkhazian and Mingrelian Principalities: Historical and Demographic Research- A.А.Cherkasov, L.A.Koroleva, S.N.Bratanovskii, A.Valleau 2018’de (TAMP) bu vaka  da konu edildi:

Bu makale Rusya imparatorluğu dahilindeki Abhazya ve Mingrelia prensliklerinin tarihi ve demografik yönlerinin gelişimini  Samurzakan’ın mülkiyet haklarındaki ihtilaflar özelinde inceler.  RF Krasnador Krai arşivleri, Tiflis milli tarih arşivleri ve 1800-1860 aralığı Abhazya, Mingrelia ve Samurzakan istatistik verileri, seyyahların anıları ve günlükleri ile birlikte incelendi ve şu sonuçlara varıldı: 

1-1785 Şeyh Mansur ayaklanması Circassia ve Abhazya nüfuslarında yeni dini kuralların adapte edilmesine yol açtı ve sonucu olarak İslam Abhazya’da yayılmaya başladı. Ancak İslam o tarihlerde Samurzakan ve Mingrelia’ya ulaşmamış ve bu iki bölge hristiyan kalmıştı.

Bu konuda bilmiyorum.

2- Abhazya ve Mingrelia prensliklerinin Rusya imparatorluğuna ilhakı ile birlikte yönetici prensler yerel nüfus oranlarını abartılı yükseltmeye başladı. Onlar yönettikleri topraklarda hane başı en az 9-10 insan yaşadığına inanıyorlardı.  Gerçekte Abhazya’da hane başı 4,7 ve Mingrelia’da hane başı 7 kişi ortalama yaşıyordu.

Detayları PDF’sinde var ama mantıkla sonuç çıkarımları bağlayamadım.

3-Ademi merkeziyetçilik sürecinin başlaması ki bu Circassian kabilelerinin karakteristiği idi, bağımsız mülklerin ortaya çıkışının eşlik ettiği Abhazya prensliği ile örneklendirilebilir. Buna mukabil Mingrelia aynı ademi merkeziyetçilik sürecine tabi değildi.

????

4- Rusya Sohum ve Samurkazan pritavsto? Askeri Departmanı’na 1864’de İslamileşmiş Abhazya ile Hristiyan Samurzakan arasında dinler arası dengeyi sağlama görevi verildi. Mingrelia ve Abkhazia Kafkasya coğrafi haritasında benzersiz bölgelerdir. Araştırmacıların ilgisini çeken eşsiz tabiatları yönetici prenslerinin sivil hükümetleri  tarafından 1860 ortalarına değin tarafından denetlenirdi. Bu dönem Rus yönetimine diğer şeyler yanısıra bu topraklardaki istatistiksel verileri toplamak için gerekli koşulları yaratma olanağı sağladı. Ek olarak Mingrelia ve Abkhazia yöneticileri politik ilişkilerde birbirlerinden farklı idiler. Abhazya yöneticisi Prens Mikhail Shervashidze örneğin (Hamud bey), kişisel gücünü artıracak politikaları takip etti ve bu da onun Kırım savaşında Türk birlikleri ile işbirliği yapmasına ve nihayetinde Abkhazya’dan alınmasına (ve Voronezh’e sürgün edilmesine) yol açtı.

Mingrelia prensleri Levan, David ve Nicholai Dadiani ise buna karşılık Rusya destekçisi idi ve bunun birden fazla nedeni olabilir. Başlıca sebep ama Abhazya’daki modern Gali bölgesi yani Samurzakan üzerindeki ihtilaflardı.  1864 Kafkasya savaşı sona erip, hayat normale döndüğünde bölge ile alakalı Abhazya ve Mingrelia’nın özel statüleri tekrar gündem oldu. Bu özel statü prensliklerdeki serfliklerin lağvı ile ilgili reformları da ihtiva ediyordu.

 

*

Paul Everill,  Travellers’ Tales of Mingrelia and of the Ancient Fortress of Nokalakevi’de28 Eylül 1396 Nicopolis (Niğbolu)muharebesini merkezine alır. Byzantium’un düşmesini engellemek isteyen Papalık aynı zamanda Persia’yı temsil eden Timur-Lenk ile “Hilal’e” karşı iletişime geçmiştir.

“İlişkileri 28 Temmuz 1402 Ankara yenilgisi ve Bayezıd’ın esir düşmesinden sonra da devam etti. Amaç artık iyi ticari ilişkiler kurmak, Hilal rejimini elimine etmek ve hristiyan halkları Osmanlı baskısından özgürleştirmekti,” der.

Timur hem Türk hem Müslüman olduğundan ve Türk ve Müslüman Osmanlı topraklarında bol miktarda Grek hristiyan da olduğundan kimse Hilal derken bizim sandığımız Hilal’lerden herhangi birini anlamıyor açıkça.

Olay 1305/7 Avignon papalığı ile başlar ve onun öncesinde 1291 Akka -Kudüs krallığı Memluklara düştü. Tapınakçılar ki gayet hristiyandılar- kedi taparlık dahil (kastedilen Memluklar) türlü suçlamalarla ağır bir şekilde tasviye edildi (1312) ve  mal varlıklarının devredildiği Hospitalierlerin  yıldızı parlatıldı. 1307’de Çin Khanbalık’ta (Peking) tamamı satın alınmış 7-11 yaş arası 40 erkek çocuktan oluşan cemaati ile Avignon’un Asia Katolik  başpiskoposluğu açıldı ve kendisine bütün Moğol imparatorluğunda yetkisi verildi. Misyon ticaret ve diplomatik ilişkiler kurmak daha doğrusu zaten kurulmuş ilişkilerin alternatifini yaratmaktı. 1318’de İlkhan Abu Said başkenti Sultaniyeh’de şube açmalarına izin verdi; 1368’de araya giren savaşlar ve ayrıca Kara Veba var, ofis ya işlevsizleştiğinden veya Çin Cathay sakıncalı bulduğundan Khanbalık’taki Katolik ofisin yetkilerini kaldırdı ve o zaman Kuman-Kıpçak topraklarındaki birimler Sultanieh-Orient titri altında ve Sultaniyeh’de birleştirildi.

21 Ağustos 1349-76 Matrega başpiskoposu John, aslen Çerkesya aristokratlarındandı, başına ne iş geliyorsa, köle olarak Cenova’ya satıldı, eğitim gördükten sonra azat edildi, Fransiskenlere katılıp kendi topraklarına başpiskopos atanmıştı, der 1398 Sultaniyeh ve Orient başpiskoposu Johannes Galonifontibus bölge hakkında yazdığı ACTA ORIENTALIA ACADEMIAE SCIENTIARUM HUNGARICAE-THE CAUCASIAN PEOPLES AND THEIR NEIGHBOURS IN 1404 raporunda:

Tharquesia (Çerkesya):“ Zikia veya Circassia denen ülke Karadeniz’de, dağların eteğindedir. Kralları yok ama birkaç prensleri var, köylerin kendi efendileri vardır. Ülkede şehir yok, ovaları küçük, ve Caspian dağlarına kadar dağlıktır. Burada Ak-Çerkesler ve Kara-Çerkesler olmak üzere iki grup yaşar. Chardin’e göre Kara Çerksler isimlerini ten renklerinden değil, gri-yağmurlu havalarından alırlar yoksa kendileri dünyanın en açık renkli insanlarıdır. Bu adlar literatürde daima Türkçe kökenlidir arkadaşlar. Bana göre Ak ve Kara isimlerini Türkler yön -istikamet anlamında kullandı Ak Batı, Kara Kuzey’i simgeler

Siyah/Kara kelimesi o halk için kullanılır, ten renkleri kastedilmez. Dağlarda yaşayanlara Kara ve deniz kenarında yaşayanlara Beyaz Tharcas (Çerkes) denir. Kara’ların ülkesine hiç kimse gitmedi ve onlar da tuz almak dışında dağlarından inip buraya gelmezler. Kendi dilleri ve yazıları var.  Dinleri Grek usulü olup oruçları da benzer ama ritüellerini kendi usullerinde yaparlar ve dinin diğer kısımlarını görmezden gelirler. 40 gün yerine 50 gün oruç tutarlar, Cuma oruçları da var ama hepsi bu. Kiliseleri, ikonları ve dini festivalleri Greklerinki gibi. Büyük festivallerde ve Pazar günleri hayvan kurban ederler ve etini paylaşırlar, ancak (kurbanın) kafasını ya fakirlere verirler veya ruhları da beslemek lazım diye ağaç dallarına asarlar. Bu ağaçlar kiliselere yakındır ve üstünde haç asılıdır, ona Tanrı’nın Ağacı derler. (Ağaç belli bir mesafe dairesel bölge saptanmış, Kilise mülkü gibi. İçine girip bir şey almıyorlar ama dışında ise alıyorlar. Aynısı Avrupa’da da var- orjini Kilise mülkünün dokunulmazlığından geliyor);

insanlar hakkında aktardıklarının büyük kısmı şahsen şahit olmadığı duyumlar ile alakalıdır, ondan 270 sene sonra Chardin de hiç kimse burası hakkında hiçbir şey bilmez aslında diyecektir; Johannes devam eder:

“ Kadınlarının rüzgar yapabilen ve denizleri köpürtüp gemileri kıyılara vurduran büyük büyücüler olduğu söylenir, çünkü limanları yoktur. Bu kıyıda seyahat ederken dedikoduların doğru çıkmasından çok endişelenmiştim çünkü büyülü güçlerini işletmiş olmalılar ki deniz bütün gece çok öfkeliydi, ancak dualarımız ve azizlerimizin yardımı ile bu kötücüllüğün üstesinden geldik ve onlar (sonra)  “azizler,bilhassa Aziz Nicholas sizi bu kadar desteklerken bizim gücümüz sizi yenmeye yetmez, dedi.”

Kahire sultanı da aslen buralı olup köle olarak Mısır’a götürülmüştü. O ölünce başkası Sultan oldu ve şimdiki Kahire Sultanı da onun oğlu. Onlarla şahsen tanıştım (Berkuk zamanı)

Uzun lafın kısası bu insanlar kendi ülkelerinden başka her yerde olağanüstü yetenekli ve her anlamda çok zekiler. Bu ülke batıya doğru Karadeniz, kuzeye doğru Tartary, doğuya doğru Caspian dağları ve güneye doğru Abcazia ve Ioriania ile çevrilidir.

Güney batısı Abcazia ve güney doğusu Kartli kabul edilen Ioriania.

10. Asırda DAI bütün doğu Karadeniz’e Abasgia dedi ancak 11.asırda buraya büyük olasılıkla Alan denmekteydi;

1a)Viktor Chkhaidze ve  Andrey Vinogradov’  The seal of Konstantinos, the son of the protoproedros and exousiokrator of all Alania (about 1065 – 1075)’de 2015 Afon-Anakopia kalesi  kazılarında keşfedilen 27 mm çapında  Byzans mühründen bahsetti. Mührün bir yüzünde elinde mızrağı ile Aziz George tasvir edilmişti denmiş ama mühürdeki suret Aziz George değil, askerlerin koruyucusu  Aziz Theodore’dur.

Ve arka yüzünde de Tanrım,  tüm Alania’nın  protoproedros  ve exousiokrator’u (veya  oğlu) hizmetkarın Konstantinos’a yardım et/ yardımcı ol,” yazıyordur. Bu Konstantinos 1059-1063 Constantinopl Ekümenik patriği olacak  olan Konstantinos(Michael Psellus tarihi), aynı zamanda Literatii, eğitimli akademisyen gibi Leishoudes Konstantinos olarak da anılır .

 

Hatice Bolat- Ioannes Skylitzes`in Bizans Tarihi isimli eserinin XII-XXIII.bölümlerinin çevirisine PDF ulaşabilirsiniz; 1223’ten 1461 ‘e kadar da bölgenin Constantinopol ilişkilerinde önemli değişiklik yok, burada Alan metropollüğü muhtemelen 900 başlarından itibaren hep vardı ve Alan coğrafyasına servis vermekten alıyordu. Önemli not-bu adam o adamdır ayrı, adam aslında kimdir ayrı. Bölgenin Constantinopl ilişkileri zaten aktifti anlamında aldım.

1b) bağlantılı olarak yine Skylitzes’de anılan bir diğer karakter var. George Tzoulos. Constantin Zuckerman The End of Byzantine Rule in North-Eastern Pontus’da onun Rus Primary Chronicles’da Mstislav’a hile ile yenilen Kasogh Re-Dadia olması gerektiğini  tartıştı. Dadia-Mingrel prenslerin de ünvanıdır, otorite sahibi , adaleti sağlayan demek diye izah etmiş Chardin 1672’de.

Khazarlar antisemitizmden veya antisemitlikle suçlanmaktan dolayı kaçınılan bir konu. Yahudi olanları vardır ama Mysticus’la bağlanan, RPC’de anılan, hatta ibranice Khazar mektuplarındakiler “değiller.” Olmadıkları çok açık. Ayrıca hangi “müstesna” tanımadığı birine kale şehir planlarını verir?  Bahsettiği kişi ise tanıdığına da vermez. İbranice mektupları kastettim. Ibranice Kilise’nin de dillerindendir. Adamların Yahudi olup olmaması da değil, kalede casus var demek ki ama bütünde herkes “kilitlenmiş.”

Evliya’nın Çaç ile Chardin’in DAD -ları aynı olabilir. Rus primary Chronicles ile birlikte bakarsak burada 1090’larda hala Roma varlığı vardı -birlerdi veya müttefik idi ama burası  Armenian ve Gürcü kaynakların bahsettiği Apxazeti veya Abhazya değildi. 1223’lerden itibaren Alan metropollüğü ismi yine var, Abasgia kutsal Eparchlığı muhtemelen Sebastopolis’de idi, Cenevizler sonra Ghazarie dediler. Daha öncesi  varsa bilinmiyor Ceneviz döneminde (1290-1475) Tsandripş yakınlarında Abcasia diye bir yer vardı. bu Abcaz toponim muhtemelen evveliyatındaki Abasgia ile birlikte kendiliğinden oturdu. John Galontibus ve Chardin Abcas der ısrarla, onların Abcazları bizde Abhazya’dır, kıyı sınırları uzar-kısalır.

 

*

Abcazya : Tharquesia’dan sonra (güney batısı) küçük dağlık ülke Abhazya gelir, yeterlihayvan  ve şarapları vardır (sürü ve av hayvanları ile üzüm bağları demek istiyor.) Ekmek yemez ve üretmezler (buğday demek istiyor) ama toprak tencerelerde öğütülmüş akdarıyı tuzsuz pişirir ve ekmek niyetine onu yerler (Türkler basta, Mingreller gom derlermiş). Barışsever olduğu söylenemez Roma imparatoru (Justinian I) onları egemenliği altına aldıktan sonra nişanesi olarak onlara kendi Foot’unun kopyasını gönderdi ve onlar da o günden beri onu kafalarına takarlar.  Ruh ile ilgili konularda ilgisizler, dinde Jorjianları takip ederler. Kendi dilleri var, dokumacılık, keten ve ipekçilikte ustadırlar.

Aslında Abcaz diyor ve Chardin’de Abca’s diyor. Bu toponim bence Matteo Pugliese’nin 1261-1475  Abhazya-Ceneviz ilişkilerinden bahsettiği yerden doğdu: “Abhazya kıyılarının en kuzeyinde,Rus sınırına yakın Abcasia denilen bir yer keşfettik, şimdi ki Tsandripş/Gantiadi şehri yakınlarında. Güneye doğru ilerleyince Gagra şehrine ait Chacari’ye geldik ve ardından modern Alakhadzy’deki (Gagra) Santa Sophia’ya; Pezonda veya Pesonqa  emporyumu Pitsunda’daydı; Cavo de Buxo şimdiki Bombora/ Gudauta’da; Nicoxia veya Niocoxia ya da Nicossa Novy Athos’daydı ve son olarak bölgenin merkez emporyumu Savatapolis veya Sebastopolis ise eski adıyla Dioscuria yeni adıyla Sohum’da, Abhazya’nın başkentindeydi. Lo Vati’ye kadar iner.”

Johannes dinde jorjianları takip ederler veya onlar gibiler derken ne kastettiğinden emin değilim-herkese aynı cümle kullanır ama hepsi aynı zamanda Grekoiddir de..

 Dnieper tersine de akmış ama gerçekten..

dipnotunda barış sever Roma imparator ile alakalı olay daha eskiye bağlanmış Mö 69 Lucullus’un lejyonlarının Armenia’yı işgali. Mitradatik savaşlar. 1959 Tiflis basımı G.Melikishvili’ye göre Romalılar bölgede en uzun o zaman kaldılar ama artık hala aynı görüşü paylaştıklarını zannetmiyorum.

İmparator ayağının (Foot) kopyasını gönderdi ve onlar bunu o günden beri başlarına takar cümlesi hakkında: Foot terimi çok anlamlı ayrı bir de Foot gibi okundu, ama başka bir sözcük  mesela belki hood kullandı? Foot tek başına ayak, piyade, kilt (iskoçların giydiği pilili etek), ölçü birimi, denizcilikle alakalı terim vb..  anlamlara geliyor..  1970 Tiflis basımı A.A.Ansba bu ayak tapınmacılık kültü diye yorumlanmış. İçeriğine eremedim. Afon Milli Parkı’nda Aziz Simon’un aydınlanması ile alakalı başmeleğin ayak izi olduğuna inanılan kaya parçası gerçekten var bu arada, ve itikadi açıdan çok önem veriliyor ve görmek için epeyce insan akın ediyor. Fakat tarif açık, kendilerine gönderilen “foot’un kopyasını o günden beri başlarına takmaktadırlar. Bir çeşit başlıktan bahsediyor olması lazım. capapie fransızca baştan ayağa örtülü -pie’si ayak anlamına geliyor- Dolayısı ile “gururlandırıcı olmayan dille tarif etti,” yorumsal ifadesine,  kastedilen “foot,” ayak değildir ama belki auapa  veya qtarpa gibi Pa/pi ile biten bir şey demek istemiştir anlamında katılmıyorum-adam alay etmiştir etmemiştir başka mevzu;  Justinian dönemi eklesiyastik kepler Frig başlığı gibi ama en doğrusu bu zamana kadar o başlığı takarlar dediğinden belki 6.asırdan 1400’e kadar ki Constantinopl eklesiyastik modasına bakmak olacaktır.

 

*

Abcaz mı Abhaz mı, Abasgia mı Apxazeti mi ile alakalı yine aynı kaynakta

Jorjia (Georgia) geniş bir toprak olmakla birlikte integral bir bütünlük içinde değildir ve geniş parçalara bölünmüştür. Batısında Caucasus veya Elbrus dağı var, kuzeyinde Tartary, doğusunda Bakü ya da Caspian denizi, güneyinde Büyük Armenia veya Persia da güneyindedir. Bu ülke iki krallıktan oluşur. Dışa doğru doğudakine Joriania ve iç kısımdakine Abkhazia denir. Hala tek kralları olduğunu söylerler ancak şu anda birbirleriyle rekabet eden pek çok beyleri vardır ve burada gerçek barış yoktur.

Hetum’un ilk iki tarifi gibi-bu bizimkisi değil arkadaşlar. Büyük olasılıkla KT’de Tamara’nın Syrialı Rukneddin ile savaşlarında eski ülkesi olarak da anılan Vanand-Vaspurakan kuzeyini kastediyor- buradan sonra Saatebego,Erivan, Nahçıvan diye bahsedeceğiz Osmanlı-Safavi savaşlarında.

Joriana dediğinin bizim Abcaz doğusunda kalması lazım doğru, ama aramıza giren 1404 Mingrelyası ile kısmen Çerkesya var.Asya’daki 14. Provinsten biri olan Georgia Mingrelia’nın doğusundadır  diyor adam, Abcaz ile Mingrel iç içedir; Abcaz kıyıdadır ama Mingrel deniz görmez bu vakitte ve daima  Abcaz doğusunda kalır.

Mingreller  Karadeniz’i, Osmanlı’dan önce görmüyorlar : Azğur ve Anarguiekoyları-onu da Osmanlı aracılığı ile görüyorlar.

Jorjia Apxaz’ı tarifte Kartli’nin güneybatısında kalıyor. Biz kuzeybatısında.

Chardin’in ruhunun kulakları çınlasın, adam haybeye kuzeyle güneyi ayırd edemeyenler dememiş zamanında.. Denizcilerimizle ama kasti asla  karıştırmayalım.

Dindar ve açık kalpli insanlar, Tanrı’nın izni ile kolayca vaftiz olacaklardır. Fransiskenler ve Dominikenler bölgeye yerleşti ve kendi cemaatlerini oluşturmaya başladı. Kendi dilleri, yazıları ve 38 harfli alfabeleri var. Pek çok açıdan Grekler gibi ibadet eder ruhani liderlerine katholikos derler, katholikosu kendi kralları atar veya görevde alır. 3 katholikosluk bölgeleri var ve hiç biri diğerinin yetkisine girmez. Constantinopol patriğine büyük saygıları var ve ona itaat ederler.  Çok eğitimli değiller (din kitapları anlamında) ve ellerinde kutsak kitabın tüm pasajları ve Havari Paul’un mektupları yok. Seremonilerini kutsal kitaptan bazı pasajlarla tamamlarlar. Havariler veya  doktorlar ( teolojik akademisyenler) hatta İberleri konvert eden Nina bölgede yok (hakkında bilmiyorlar demek istiyor)-inançlarını başka insanlardan aldıkları ve bildikleri kadarının bile kendileri için fazla olduğunu söylerler

*

Paul Everill, “G.Hewitt modern politik ajandaya da uygun olarak (Abhazya Mingrelya ve Georgia’dan ayrı idi anlamında) bu pasajı yorumladı ise de orijinal metinin aktardığı biraz daha komplike bir durumdu. Çünkü Georgia’dan kastedilen zaten şimdiki Georgia  değildi ama eskilerin İberia dediği modern Doğu Gürcistan idi,” der haliyle.

Aynı fikirdeyim ama bu bizim Gürcülerle veya Kartlianlarla neyi niye paylaşamadığımız problemini çözmüyor. O problemin diplerine ilerliyoruz.

Prens Mikhail Shervashidze  (Hamud bey) olayından buraya gelmiştik. Paul Everill’den  Kanguru dosyası ile birleştirerek devam ediyorum

1855 Kırım Savaşı ve Kanguru davası

Mingrelia 19.asırda epeyce ziyaretçi kabul etti. Bu belki Osmanlı-Persia arasındaki artan tansiyonun bölgede yeni bir gücün, Hristiyan Rus imparatorluğu’nun doğması ile alakalı idi. 1820’de Rusya Doğudaki Georgia ile batısındaki İmeret’i ilhak etmiş, özerk Mingrelia’ya ilgisi devam ediyordu. Tiflis’deki Fransız elçisi Jean-François Gamba 1820’de bölgeyi dolaşmış Chardin’e kıyasla Mingrelya hakkında çok daha pozitif düşüncelere sahipti. Khobi köyünün lideri Mingrelialı asil (Georgighia) bizi büyük misafirperverlikle karşıladı; iri yapılı ve güçlü görünüyordu, sakalı ve kısa bıyıkları vardı ve feodal bir beyden ziyade barışçıl bir çiftçi gibi kibardı.  Bize çay ikram etti, kendi yiyeceklerimizi çıkaracaktık ama tercümanımız onların bizim için yemek hazırladığını söyledi.

hristiyan vurgusuna Niğbolu’dan girdiği için katılmıyorum. Türk,Tatar, Circassian Timurlu, Safavi  ve “Müslüman”;  bir tek Osmanlı mı battı sorunsalı.

.. Khobi’den ayrılan Gamba Sakharbet’e giderken Siva (Tsivi) nehrinden geçmenin zorluklarından bahsetti; Siva- Techaur ( Tekhuri) arası 6 verst (6.4 km) idi; ceviz, meşe ve karaağaç ormanları vardı ama asıl kızılağaç çok vardı ve çok fazla çalılık da vardı.  Techaur’dan sonra sığırların otladığı ve mısır, akdarı, arpa ve tütün tarımın yapıldığı bir yere geldi, sol tarafında (kuzeyi) uzakta Kafkas dağlarının karlı zirvelerini gördü, küçük sıradağlar yakınında idi.  Bu izole dağlardan birinde, bulunduğu yerden 4.26 km mesafede kale veya manastır kalıntısı vardı ( belki Shkhepi kalesi); kare şeklinde inşa edilmişti, dört kulesi de aynı olup ortadaki kale daha yüksekti.  Geniş taşlardan örülmüştü. 17-19.asırlarda buraya çok sayıda gezgin geldi ve hepsi de birbirini tekrarladı. Gamba farklı detay veren ilk ziyaretçi idi.  Yeni misyoner dalgaları Katolik Avrupa’dan değil, protestan Amerika’dan geliyordu ve onlar alkol tüketimini daha farklı yorumluyordu.

Eli Smith “sarhoşluk inanılmaz boyutta ve kanunsuzluk had safhada,” diye yazdı. Eskiden önemli Türk köle ticaret merkezi olan Poti ve Akhaltsikhe artık Ruslarda idi ve köle ticaretini önemli ölçüde azaltmışlardı. 1829 Edirne anlaşması ile bölge Ruslarda kalmıştı. Smith, “Rusya’nın gücü Kafkasya’dan Rion vadisine, oradan Koor ‘a (Kur) kadardı ve (buradaki) Türk ve Pers güçlerinin yerini almıştı diye yazdı.

Kölecilik var da bunların gümrük kayıtları vardır bir yerlerde-tarif edilen  her yönden 7-8.000  yıllık köleye ne tedarikçinin ne de köle alım yapanın gücü yeter, alayı birden göçer

İmereti kralı (II. Solomon) bu yeni egemene ayaklandığında sürgün edildi ve toprakları Çarlığa bağlandı (Trabzon’da vefat etti).

Mingreli ve Guria prensleri hala mevkilerini koruyorlardı, ve Rusya ile ittifak yaptılar ve ülkeleri Cossak polis istasyonları ile doldu. (TAMP’da Mingrelia prensleri Levan, David ve Nicholai Dadiani ise buna karşılık Rusya destekçisi idi ve bunun birden fazla nedeni olabilir cümlesi)

19. Asır ortasında Mingrelia bir kez daha Rus-Türk savaşlarının ortasında idi ancak bu kez Britanya ve Fransa’da savaşa dahil olmuştu.  Kırım Savaşı olarak bilinen 1853-56 savaşının cepheleri arasında modern batı Gürcistan da vardı. Dodd, St. Petersburg’daki İngiliz büyükelçisi Sir Hamilton Seymour’dan alıntılayarak;

”Kafkasya’daki Rus kuvvetleri arasında General Beboutof komutasındaki 25 bin Mingrel de vardı,” dedi. 

Osmanlı gücü gerilemekteydi ve Kafkasya bölgesini Ruslardan bağımsızlaştırmak fikri İngiliz ve Fransızlar için Rusların ilerlemesini önlemek için de önemliydi.

“Ancak bunun için barış müzakereleri ile güçlendirilmiş askeri başarılara ihtiyaç vardı.”

Eylül 1855’de  İngiliz buharlı gemisi ile Kırım’dan Redout kale’ye küçük bir Türk birliği sevk edildi. Ancak bu limanı uygun bulmayan Ömer (Lütfi) paşa daha kuzeydeki Soucoum-Kale kalesini operasyon merkezi seçti.  Buradan evvelden Hindistan’da görev yapmış deneyimli İngiliz ve ayrıca Polonya subayları ile birlikte güneydoğuya; Zigudi yakınlarındaki İngur nehrine ilerlediler. 6 Kasım’da buradaki Rus istihkamını zorlayarak Mingrelia’ya girmeye çalıştılar. Yereller Rus işgalcilerin suçlarını anlaşılabilir şekilde asırlardır süren Türk egemenliği ile karşılaştırınca belki önemsiz buldular ( yerellerden gönüllü alınamadı demek istiyor); 17 Kasım’da Chobi’den Redout-Kaleyi ( Poti’nin 10 km kuzeyi-Kulevi) Tiflis’e bağlayan makadam yola geldiler. Buradan doğuya dönüp Kutaisi’ye ilerlediler. Köprü inşa etmek üzere ikiye ayrıldılar. İlk grup Ziewie (Tsivi) kıyısında kamp kurdu ve köprü inşasına başladı. Osmanlı hizmetindeki Polonyalı subay Alexander  askerlerine 8 km ilerideki Techoua’da (Tekhuri) kamp kurdurmuştu. Burası Sinakia’ya 3 km idi. Ferhad paşa bu kamp ile Skeniskal arasında keşif yaptırmış ve nehri düşman ile aralarına yerleştirene dek çekilmeye zorladığı Rus ileri karakolları ile çatışmalar yaşamıştı.

*Ferhad paşa hk özellikle bulamadım ancak o Mustafa Budak- Kanguru Olayı/Kırım savaşından sonra Çerkezistan’a silah ve mühimmat gönderilmesinde bahsedilen mirliva Ferhad paşa sanırım. 1857 Çerkezistan’ı haritasını çizmiş-mahkemede isnat edilen suçu kabul etmiyorlar yani Çerkezistan’a silahsevkiyatını, ama en sonunda köle ve mal almaya gittik diyorlar.

 

Osmanlı 1847’de yasaklıyor köleciliği ama tabi kendi sınırlarında yasaklıyor. Savunmalarında Rus anlaşması ile Çerkezistan tarafı hudut dışında-orada yasak değil diyorlar ve Rus tarafı da Türk tarafını “kölecilik” değil, aslında silah taşımacılıkla suçluyor, bunlar da savunmalarını Devlet’in subayları oldukları için; Devlet’in haberi yok, biz de zaten Macarların başka planı varsa bilmiyoruz, cebimize guruşlarımızı koyduk, köle almaya gittik diyorlar. Kesin olmamakla birlikte “Abhazya yöneticisi Prens Mikhail Shervashidze (Hamud bey), kişisel gücünü artıracak politikaları takip etti ve bu da onun Kırım savaşında Türk birlikleri ile işbirliği yapmasına ve nihayetinde Abkhazya’dan alınmasına (sürgün edilmesine) yol açtı,” cümlesi de bu aktivitelerle bağlantılı olarak TAMP’a giriyor.

Ruslar gerçekten de insan kargosu olan gemileri durduruyor. Kargolar Müslüman anlamında Abazin etiketlenmiş. Osmanlı’nın da benzer ters göçü engelleme girişimleri var -ortodokslarını göndermek istemiyor; karşılıklı nüfus alımı var ve nüfus transferini durdurma var -belki basit insan ticaretinden “ hiç yoktu anlamında asla değil,”  farklı bir izahı vardır.

Kanguru kararının gerekçesi: Osmanlı Devleti aleyhinde olmayan ama, barış döneminde «pek yolsuz ve münasebetsiz düşen» bu çeşit hareketlerin Rusya'nın haklı olarak şikayetlerine yolaçacak ve üstelik diğer devletlerin de Rusya'yı haklı bulacak bir ortamı oluşturmasıydı. Bundan dolayı, İsmail ve Ferhad Paşaların cezalandırılması bu işe kalkışacak kimselere ibret olmalı idi. İsmail paşa Bursa’ya ve Ferhad paşa İzmit’e sürgün edildi. Ancak davacı Rus tarafı İstanbul’dan çok uzak olmayan sürgün yerlerini hoş karşılamıyor ve sadece bunlar değil, Trabzon valisi Besim paşa da  bu işin içinde diyor. Besim’e yazılı ihtar verilir.

*

Kasım 1855’de dönersek işte bu Ferhad paşa bu kamp ile Skeniskal arasında keşif yaptırmış ve nehri düşman ile aralarına yerleştirene dek çekilmeye zorladığı Rus ileri karakolları ile çatışmalar yaşamıştı. Skeniskal dediği Tskhenitskali nehri arkadaşlar. Batlamyus haritası kullanır Chardin ve Batlayums’a en yakın harita Ashharatsuyts olduğuna göre o Kodori’yi değil, Sugan dağından doğan Tskhenitskali’yi tarif ediyor. Dolayısı ile 1671-2 Chardin’de eski adı ile Corax yeni adı ile Coclour dediği nehir Kodori değil  burası.

TAMP’a göre kastedilen Kodori nehridir ve nehir Abcaz ile Mingrelia hudududur. Tercümeler ve edisyonlar arasında fark olduğunu Mesudi’den biliyorum. Bende 1686 edisyonu var. Öyle demez.“Corax ve Phasis antik tarihteki ünlü nehirleri idi, günümüzde bu nehirlere Coclour ve Rione denir ve nehirler hudut görevi görür. İlki Abca’s ve ikincisi İmiretta’dan doğar.” Ve nehirler Abcaz ile Mingrelia değil, Abcaz ile İmeretta arasında huduttur.

Abcaz hududuna kadar her yer Ahıska/Çıldır beylerbeyliği altında ama 1578’de Gori ve doğusu (Cartuel/Kartli) Safaviler ile Osmanlı arasında gitgeller yaşıyor. Mingrelia’nın deniz erişimi  Osmanlı üzerinden var Isgaur (Azğur) ve Anarghia (Heraclea)? Heraclea Mingrelce adı Langur, antik adı Asphaltus olan nehirden 2 mil içeride ve Rucs kalesine 33 km mesafededir. Bu nehir bize Merkul diye girmiş. Kutaisi’de Paşalık konağı vardır ve dolayısı ile İmeretta derken aslında Kutaisi yani Türk-Abcaz hududu kastediliyor. Bu hududun 1578-80’de netleşmiş olması lazım.

*

10 Ağustos 1578’e dönüyoruz tekrar. Manuçuar sonuç olarak  5000-  6000 olduğunu tahmin ettiğimiz kuvvetleriyle Çıldır’da Lala Mustafa’ya katılıyor, birlikte David-Han’ın Cartuel’i üzerine gidiyorlar. David Tefflis’i yakıp dağlara kaçıyor, ondan bir daha haber almıyoruz.

Osmanlıların Jorjianlar ile ne derdi vardı?

Normal koşullarda canlarının sağlığından başka ne isteyecekler? Bir dertleri yok. Bir tarafta Safaviler var diğer tarafta Osmanlı var. Jorjianlar Safavilerin Osmanlı hudutlarına bakan uç beyleri. Bunlar onlara akın yapıyor, onlar da bunlara akın yapıyor; David zaten Davud Khan’dır, yani müslüman. (Cartuel’in daha eskiden İmeretta krallığı ile alakası olabilir ama olduğuna dair izler Tiflis kısmetini hep olması gereken yerden başka aradığı için bulamadım arkadaşlar.) Davud’un müslüman olma sebebinin de kalbinde yanan ani ilahi ışık  veya zorlama ile alakası yok (ama zorlama hiç yoktu demek değil). Babalarının mirası abisi Simon’a kalınca David gider Şah Abas’la anlaşıp Davud Khan olur ve sonra da abisi Simon’u Alamut’a hapsettirip abisinin mülklerini yönetir. Öte yandan yürüyen bir tartışma da olduğu için hristiyan kalanlar Osmanlı tarafında kalanlar; çoklukla Grek Ortodoksa benzer hristiyandırlar. Chardin onların çoklukla Grek Capuchin (Kapusyen) olduklarını söyler. Safavi Jorjia’da müslüman daha çok çoktur ama fraksiyonlarla birlikte Latinlik anlamında Jorjianlık da vardır ve bu adamlar her şeyi tüm zamanlarda  kendi usullerinde yaşıyorlar. Dini hiç biri bizim gibi algılamıyor

24 Ağustos 1578

Kartli  direnmeden Osmanlı’da. Buradaki  Üç kiliseden 2’si Sultan III.Murat ve biri Serdar Lala Mustafa paşa adına Cami’ye dönüştürülür. Tiflis beylerbeyliği oluşturulur. 1.500 asker bırakılır. Sefer devam ediyor

 

1- 5 Eylül 1578

Kaketiya kralı II.Alexander Sortirçala’daki Osmanlı karargahına gidip, bağlılık bildirir ve Kakhetiya idaresi kendisinden alınmaz ama titri tazelenip ülkesi kendisine yurtluk-ocaklık olarak geri verilir

Nusretname incelemesi’nde (H .Mustafa Eravcı)   bu olay: 30 Ağustos 1578 yılında ordu Tiflis’ten göç ederek Kartli ve Kalheti ülkesi arasında sınır teşkil eden Kabur suyu kenarına geldi. Burada Kalheti Prensi Aleksandır Han kalabalık maiyeti ile itaatini bildirdi. Kanık nehri kenarına kadar orduya eskort eden Aleksandır Han sadakatine emniyet edilerek ülkesi beylerbeylik tarikiyle tevcihi bir berat ile tevdi edildi, diye anlatılır. Sortirçala dediği Kabur suyu mevkisi?

 

Yukarıda andığımız Caket/Kaket prensi buradan olmakla birlikte 1672’de harita değişmiş ve burası Safavilere geçmişti.  1672 Kaket’de Shanavas’ın büyük oğlu vardır. Amazonlar ile muhtelif efsane ve uygunsuz adetleri hakkında Chardin onunla sohbet etmek istediğinde şöyle der :

 

“tarihte zaman zaman  İskit, Türkmen, Araplar gibi göçebe topluluklarda kadın savaşçılar ve kadın liderler vardı,” der ( prensin günlerinde ve tüm taraflarda  hala da vardır işin aslı). Genç prens “ biz o anlatılarda göğüslerini keserlerdi, erkekleri köle yaparlardı ve diğer tüm masalları reddediyoruz,” der ve ekler:” anlatıların Greklerin kendi tarihlerini Latin ozanların sarkazmi ile doldurmuş olmalarından kaynaklı fabllar olduğunu düşünüyoruz.”

 

10 Eylül 1578

Lala Mustafa Şirvan’a ilerlemektedir. Safavi Emir han Koyun geçidi (Mingeçevir) yakınlarında onu karşılar ise de mağlup olur ve Şirvan Osmanlı’ya geçer. Burası Şamahı ve Derbent beylerbeyliği adında yeniden teşkilatlandırılır

 

8 Ekim 1578

Diyarbakır beylerbeyi olan  Çerkes Özdemir oğlu Osman paşa’yı serdar tayin ederek Şirvan’da bırakan Lala Mustafa, kışlamak üzere Erzurum’a çekilir. 

Şah II. İsmail Alamut’ta tutuklu Simon’u (Kaçak David’in abisi) çıkarır. Müslüman olan Simon-Kan Kartli’ye hareket ederken İsmail’in  Veziri Selman Mirza Şemahı’ya hareket eder.

 

28 -30

Kasım 1578

 

 

 

 

 

 

 

Aras Han Muharebesi olarak da bulabileceğiniz Şemahı muharebesi.

Üç -dört ayrı kol var ve epeyce kayıp veren Osmanlı  Şamah’tan çıkmak ve Demirkapu -Derbent’e çekilmek zorunda kalır. Kaybettiği için değil, yağmaya daldığı için Kırım kolundan Piyale Han ile Adil Giray esir düşer ve oğlunun idam edildiğinden habersiz annesi hediyelerle yola çıkar ama Kartli’de kafile saldırıya uğrar ve anne de hayatını kaybedince Kırım Hanlığı ile Safavilerin arasına kişiselleştirilmiş husumet de girer. Özdemirzade Osman bu arada Caspian denizinde bir deniz tümeni kuruyor;

 

Burada Kafkasya’dan katılan epeyce Çerkes de olması lazım-Karadan Derbent’e doğru gidiyorlar.  Kefe-Derbent  hattını  bulmamız lazım arkadaşlar.

 

 

30 Temmuz 1578’de  Azgur’da bıraktığımız Mançuar vardı. Bu Azgur dediği yerin Chardin’in Isgaur dediği yer olması lazım.  Mançuar ayaklanıyor, sebebini bilmiyoruz. Simon’un  1585-87 Lori kalesini almasına bağlayamadım- aralarında mesafe var. Olabilir de olmayabilir de. Mançuar bir süre tutuklu kalıyor anladığım kadarıyla. Ahıska bölgesinde Kıpçakların tarihi (xı-xvı. yüzyıllar arası) Azad Dedeoğlu, Mançu’nun müslüman olması ile alakalı Salomon Schweigger seyahatnamesinden alıntı yapar: Istanbul’a kalabalık bir heyet olarak geldiklerinde burada Kipçaklı II. Manuçehr (Mustafa Paşa) ve ağabeyi V.Qorqora ile görüşüp, hediyeleşmişlerdir.  Schweigger Manuçehr’in 10 yaşındaki oğlu ile birlikte sünnet olduğunu söyler.”

Buradaki problem şu: Salomon Schweigger 1576-80 aralığında İstanbul’da idi, öyle ise Mançu Mustafa’nın  müslüman iken ayaklanmış olması gerekiyor ve artı 1580’de oğlu eğer 10 yaşında ise bu oğulun 1615-20’de 24 yaşına girecek ,amcası Libardialı George olan Mingrel prensi Levan olmasının imkanı yok. 1590’a atsak da bizim hayırsız damatolması gene mümkün değil.  Libardia neresi?Manuçehr Mustafa olduktan sonra arkadaşlar Çıldır beylerbeyi oluyor

Oltu Sancağının İdarî Yapısı (1750-1820)- Mehmet İnbaşı’dan  devam ediyoruz.

“9 Ağustos 1578’de Çıldır Savaşı’nda Tokmak Han idaresindeki İran ordusunu mağlup etmişti. Çıldır zaferi, Osmanlılara  (Doğu) Gürcistan kapılarını açmış ve Meshiya Prensi Dedis İmedi, bir elçiyle oğlu Menûçihr’i (Minûçihr) rehin olarak gönderip itaatini bildirmişti. Diğer oğlu Kuarkuare’nin de  (Gorgora) himaye istemesi neticesinde Lala Mustafa Paşa, Menûçihr’e Azgur, Gorgora’ya da ocaklık olarak Oltu sancağını vermişti. Böylece Atabek ailesinin Oltu Sancağını yurtluk ocaklık sancak olarak uzun süre idare ve tasarruf edeceği dönem başlamış oluyordu. Çıldır zaferinden sonra Lala Mustafa Paşa, bölgedeki Osmanlı hâkimiyetini güçlendirmek için idari düzenlemelerde bulundu. Gürcü prenslerinin itaatini sağlamak amacıyla, Şirvan’ın fethi sırasında itaatten ayrılmayan ve ihtida ederek İslamiyeti kabul edip Mustafa ismini alan Menûçihr, 1 Temmuz 1579 tarihinde yeni kurulan Çıldır Beylerbeyliği’ne, kardeşi Gorgora da Oltu Sancağı sancakbeyliğine tayin edildi. Bu düzenlemelerle Atabegli Mustafa (Menûçihr) Paşa kardeşi Gorgora ile ortaklaşa tasarruf etmek üzere 900.000 akçalık haslarla yurtluk, ocaklık ve mülkiyet şekline getirilen Çıldır Eyaletinin ilk beylerbeyi oldu.

..Eyalet merkezi bazen Çıldır, bazen de Ahıska olmuştur. Bu olduğunda diğer kardeşi Beka yeni ismi ile Sefer bey Azgur sancak beyi tayin edilmişti. Babaları II. Keyhüsrev’in 4 oğlu var, hepsi müslüman olup çeşitli idari roller alıyorlar.”

Keyhüsrev oğlu Beka-Sefer paşanın oğlu veya yeğeni “Yusuf- Gorgora” oğlu Arslan Mehmed paşa her halükarda Chardin’in bahsettiği  1672 tarihinde  Gurielliler ile birlikte Mingrelia’ya giren paşaymış gibi görünüyor ama Kars Muhafızı olarak da anılıyor. ( Tutarsızlık hk :Babaları ile abilerinin ismi karışmış iki farklı dosyada sanırım veya dededen kalma bir ilişkileri zaten vardı?)

 

1579

Kırım-Osmanlı harekatı ile Şirvan geri alınıyor; Safavilerin Şirvan savunmasını yapan Mirza Salman canını zor kurtarsa da savaşta cengaverliği ile göz dolduran kızkardeşi Banu’nun yiğitliği dost düşman herkesin dilinde destan olur ve o günden sonra evlenme yaşına gelen civanlar babalarına “ben de öyle cenk edebilen, ben yerimden kalkmadan ata atlayıp düşmanı kahreyleyen gelin isterem,” diye nazlanır.

 

Muhtemelen hem Şirvan savaşı hem de Mançuer ayaklanmasının da sonucu olarak-hudut belirleniyor 1580’de

Dolayısı ile tüm yönlerden baktık-haritanın yukarıdaki gibi olması yani Abcaz güneyinin kıyyıda Poti’den ama iç karada  kırmızı mavi halkalardan Gori’ye uzanması ama Rucs ve diğer iç kalelerin 1580-1635 aralığında Osmanlı’ya bir şekilde geçmiş olması lazım . Fikrimce Levan’ın Abcazlarla problem yaşaması aslında bu olaylarla alakalı.

*

1582 Şirvan tekrar Osmanlı’da. Şark serdarı Ferhad paşadır. Safavi Tokmak Han takviye alamadığı için  Nahçivan’a çekilir ve Revan’a (Erivan) giren Ferhad burada kale inşa ettirip içine asker bırakır.

15 Mart 1585  Diyarbakır beylerbeyi Özdemir oğlu Osman tekrar Şark Serdar’ı. Asli hedef Tebriz ve Bağdat. 1585-87 arası bir vakitte Cartuel/Kartli’de bıraktığımız Simon-Han Lore kalesini Osmanlı’dan geri alır.

1590 Ferhad paşa hem Mançuar ayaklanmasını ve hem de Carthuelli Simon’u durdurmak için Erzurum’dan hareket eder. Kars’a vardığında ordusunu ikiye ayırır.

a)Çıldır beylerbeyi Çerkes İskender paşa oğlu Ahmet paşadır-Mançuar ayaklanmasını bastırma görevi ona verilir. Mançuar fazla direnmez, Ahıska (Akalzike) Çıldır’a dahil edilir.

b)Ferhad paşa bu arada 11 Eylül’de Gori’ye girmiş ve eylül sonuna dek burada kale inşa etmiş ve mevcut kiliseyi de padişah adına camiye dönüştürmüştür.  1580’de lağvedilen Sohum beylerbeyi Çerkes Haydar paşa Gori Muhafızı atanır. 

1/1

 



Bu yazı 2016 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI