bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Saim Tuc Bıc'ra

facebook-paylas
SÜRGÜN ŞANİBE VE ĞİD !,,,
Tarih: 23-05-2020 15:09:00 Güncelleme: 23-05-2020 15:09:00


SÜRGÜN ŞANİBE VE ĞİD !,,,

Merhum İsmail Berkok Paşa’nın ömrü boyunca derlediği, ancak ölümünden sonra yayınlanabilen “Tarihte Kafkaya” (1958) adıyla bilinen eserinde; Rusların Kiyef’e intikalinin 824 yılı olduğunu ve Altınordu devletinin Rusya’yı işgal etmesi sürecine kadar geçen süreyi, Ruslarla yer yer çatışmaların yaşandığı birinci devre olarak kabul eder. İkici ve muharebelerin devamlı sürdüğü 1567 den 1864 yenilgisine kadar fasılasız 297 yıl sürdüğünü belirler ve sonra “Zorunlu göç” yani sürgünün tüm ağılığıyla başladığı yıllar… Bu dönemle ilgili Kara Denizin karşı kıyısında yaşanan trajik olayları içeren (Müellifini henüz Kuşha Doğandan yeni öğrendiğim) Aksıre Zalımxan’ın çok etkileyici bulduğum SÜRGÜNÜ anlatımı, Kaberdeyce şöyle başlamaktadır…

 

“Se, ğa maxöm koah teyçapem sıkıukri, kua yeşanem sıkasava” Mealen ben o gün gemiye binilen yerden (Liman) ayrılmış gidiyordum üçüncü koyağa ulaştığımda gelen bir atlıyla karşılaştık, sakaldan yaş damlayınca insan matem selamıyla karşılaşmış oluyor: İyi şey öğütmüyorlar diye genç atlıya çıkıştım! “Senin de bir adımlık yolun kaldı gözyaşlarının görülmesine” diyerek, geldiğim yöne doğru hızla uzaklaşıp gitti… Açıklamasından sonra yazar, yığınla şaşırtıcı akıl ve vicdan dışı açıklamalarından ardından Çekes toplumunun masuniyetiyle ilgili şu kısa özet ifade de bulunmaktadır…

 

“Biz gençlik saikası taşkınlık yapmayan, önderlikte yarışmayan, Allaha eş koşmayan bir anlayışın mensuplarıyız! Hangi yöne dönsek bir kandırmaca, aldatmaca; çaresizlik midir bizim son sığınağımız: Sizin cenaze kaldırma tarzınızı kimin usulüne göre uygulayacağız???”

 

Sürgünün etkisiyle gönülden kopan nakarat ise: “Ğeyy, Ğadıyej karakheri jıbğam zereyha! Dedidej yaxabarheri (Bizim haberlerimizi kim size getirecek) het fe nıfhuxıjını? Fefideyj yaxabarheri het de kıthuxıjınu?” (Sizin haberlerinizi de kim bize getirecek?...)

Bu yürek yankısını duyan herkesin yüreği taş değil ya “Şanıbe Musa” gibi duyarlı birilerini de tahrik edecektir…

 

Daha 24 gün önce kaybettiğimiz Merhum Şenıbe’nin bütünlenemeyen ideali neydi? Önce adı Dağlı Halklar Federasyonuyla başlayan sora Konfederasyona dönüşen “Kafkas Halklarının Bütünlüğünün sağlanmasına” dönük bilinçli bir gayeydi!... Sovyet sistemiyle bağdaşık olarak aldığı yüksek eğitim, onu halkının özellikleri ile tarihi gerçeklerinden koparamamış, ayni özgün kültürün ve ayni kaderin mirasçıları olan “K,Kafkasya Halkları”nı, dünyanın kabuk değiştirmesi sürecine uygun olarak, çağın siyasi çözülmeleri paralelinde halkı birlikte hareket etmeye hazırlamaktaydı…

 

Bu arada dış dünyayı ve Türkiye’yi de yoklamaları olmadı değildi… Harpten önceki bir gelişinde anıt kabre götürüldü, akşam üçlü olarak bir araya gelindiğinde (Aleskir Duran ile Şenıbe ve ben) Atatürk’le ilgili bütün vecizeleri okuttuğunu ve çok zeki bulduğunu söyledi ve konuyu: “Her şeyin ihtiyaçtan kaynaklandığıyla ilgili olarak biraz tartıştık ve kendisinin de içinden geldiği toplumun benzer kişilik geliştirilmesine ihtiyaç olsaydı kendisinin de ayni şeyleri hatta daha da etkileyici sözler söyleyebileceğini dillendirince “Oda doğru ya” diyerekten sustular…

 

Ertesi günü Kosgep Genel Müdürlüğüne davet edildik. Binanın giriş holünde sergilenmekte olan Makine Kimyanın hafif silah sergisini görünce, oradaki heyecanı görülmeye değerdi, sorunca: “Bizde er veya geç silah kullanma zorunda kalınacaktır; bunlar bizim elimizde olsa hayli caydırıcılığı olurdu” dediler ve yukarı çıkınca bizimde bilmediğimiz bir durumla karşılaştık…

 

Türkiye’nin KOSGEP sanayi kuruluşlarının tanıtımı için Türki Cumhuriyetlerden ikişer kişi davet edilmiş bunu öğrenince bu defa mutlaka bunlara katılması gerektiğin dile getirdi. Ama katılım için istenen şartlar uygun değildi! Buna rağmen Genel müdür Sadettin Karaerkek’ti, zorlandıysa da eksik olmasın konuyu halletti. Devlet Misafirhanesinde kalıyorlardı, İstanbul’a götürülecekleri gün, sabah erkenden uğurlamak için misafirhaneye gittim, kahvaltı yapıyorlardı bırakıp yanıma gelip oturdu. Bazı özel konuları paylaştı ve bir ara, Dökümcüler Dernek Başkanıymış bir Çeçenle tanıştım diye sevinç belirtisinde bulundu. Adı Celal Boyar’mıydı diye sorunca? Ne iyi tanışıyorsunuz diye yine memnuniyet belitti!... Konuşmaya dalmıştık ve arkadaşlarının kendisini beklediklerini ikaz ettiler, beraberce dışarı çıktık herkes araca binmişti. Onlara Rusça bir şeyler söyledi ve herkes araçtan inip benimle vedalaştılar, aralarında ikide Azeri vardı onlarla da biraz Türkçe konuştuk. Şunu söylemek istiyorum kısa denebilecek bir haftalık sürede gurubun üstünde saygın bir otorite tesis ettiğini hissettim…

 

Merhum Şanıbe’nin daha önceki bir gelişinde, yine Merhum Çetin Öner bir toplantıda Kafkas Halk Liderleriyle ilgili sorusuna, Kilisenin Gürcüleri nasıl şarlandırdığıyla ve “Ardzınba” nın liderliğine dikkat çekerek, Abhazya’nın sürgünde dağılım kapısı olmasından daha çok, dağılanlarımızın geri dönüş kapısı olarak çok daha önemli olduğunu belirtmek suret ile Sayın Öneri cevapladı…

 

Başka yemekli bir akşam toplantısıydı Merhum Yahya Alpay ile yan yana oturuyorduk dedi ki: Kafkasya’dan gelip de içki içmeyen ilk insan olarak bu misafirimizi görüyorum. Alpay’dan olur aldıktan sonra söylediklerini aynen aktardım ve şöyle cevapladı: “Biz bir gurup olarak protokol gereği, bir mecburiyet olmadıkça alkol almamaya karar verdik, mesela dün akşam mecburiyetti bir kadeh alarak uyum sağlamaya çalıştım ama şimdi öyle bir durum olmadığı için rahatım. Bu kararın sebebini de belirteyim: Biz Rus çocuklarının neden (Şıhavnaze) aptal olduklarını araştırdık ve bunun özellikle eşlerin alkol alımları ile ilişkili olduğunu ve dört çocukları olunca üçünün beyin özürlü olduklarını tespit ettiğimiz için bu kararı almaya yöneldik…

 

Merhum Şanıbe, bilindiği gibi Gürcü güçlerinin Abhazya’ya saldırmasında İstanbul’daydı, ilk basın beyanatını ve teşkilatına ilk çağrısını Türkiye’den yaptı. Gerek Ruslar, gerek bağlı diğer ülkeler ve Türkiye dahil bunu herkes blöf saydılar ve Gürcülerde iki günde oldu bittiye getirebileceklerini sandılar sonuç malum: Yıl süren silahlı mücadeleden sonra utanmadan tüm devletler beş yıl süren bir ambargo da uyguladılar!...

 

Merhum Şanıbe’nin Zaferden sonra Türkiye ye bir bilim insanı sıfatıyla gelişi bir Üniversite davetiyle oldu ve görüşmemizde bu eşsiz zaferi şahsına ve teşkilatına borçlu olduğumuzu ifade etmem üzerine “Hayır öyle değil, Sizler acilen o yüzbin doları göndermeseydiniz silahları nasıl alacaktık? Abhaz kardeşlerimiz biz oraya ulaşıncaya kadar direnemeselerdi biz ne yapabilecektik? Dolaysıyla ortada bir başarı ve zafer varsa bu hepimizin müşterekidir ve Abhazya tüm K.Kafkasya halklarının gülüdür…

 

Daha sonra Yağan İbrahim’le birlikte Ankara’ya geldiler, yanlarında Cengiz Gül’de vardı, bazı Konsey mensuplarıyla birlikte bira raya geldik. Konuşmaları Sebeney Enver Kaplan yönlendiriyordu bir ara Yağan ibrahime söz vermek isteyince, Şanıbe itiraz etti “Hayır o benim olduğum yerde konuşamaz” diye itiraz etti ve İbrahim’in kuşatma altına alınan dörtyüz kişiyi birtek fireyle onbir arkadaşıyla birlikte nasıl kurtardığını, kahramanlığını anlattıktan sonra bendende büyüktür, söz söylemeyede, fikir beyan etmeye de hakkı vardır” diyerekten tanıtımını yaptıktan sonra izin verdi. O ana kadar Şanıbayı saygı gereği ayakta dinleyen İbrahim söz alınca gayet heyecanlı ve ateşli bir konuşmada bulundu ve sonunu söyle bağladı: “Bizim Ruslardan kurtulmamız için iki yıl zamanımız var, bu zaman zarfında bir şey yaptıysak yaptık sonrasında hiç bir şey yapamayız!” Enver Bey yahu o kadar aceleye lüzum yok filan dediyse de İbram onu kabul edecek yapıda biri değildi, haksızda sayılmazdı ve maalesef alt yapı ve halk buna hazır değildi. Yağan İbrahim’i çok idealist, cesur ve fedakâr bir mensubumuz olarak tanıdım, bu yanıyla takdirlerimi belirtmek istedim…

 

Geçmişte yaşanmışların iyi bilinmesi ve anlaşılması geleceğin tasarlanması konusunda en önemli etkendir. Bu açıdan özellikle 2020 Mayıs ayı “maddi ve manevi” yönüyle bizim önemli yaşanmışlarımızın izlerinin kesiştiği, hüzünle kederin, acıyla sevincin, umudun bir arada yaşandığı, geçmişimizi yad ettiğimiz, yaşayanlarımızla bütünleşmeye çalıştığımız ve en önemlisi yerkürenin insanların müştereki olduğu, insanın insanı yaşatması şuurunun uyanıyor olması bu ayın en önemli tesellisidir!...

 

Önümüzde bayram var her ne kadar mesafeli olsak ta hayatta olmanın tesellisiyle, bütün hayatını kaybedenlere rahmet dilemeliyiz! Yaşayanlarımız için bizim eski insanlarımız, bir yığın temennide bulunduktan sora: Biz dilek dilemesini bilmeyiz Mevla şimdiye kadar yapılan en güzel dilekleri kabul etsin! Herkese esenlikler diliyorum iyi bayramlar…



Bu yazı 3366 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI