bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Papapha Mahinur Tuna

facebook-paylas
Abhaz Sürgünü 1.Bölüm.
Tarih: 09-05-2021 11:29:00 Güncelleme: 09-05-2021 11:49:00


Abhaz Sürgünü

 

Papapha Mahinur Tuna

        Çerkes Sürgününün 152. yılında, tarihsel, siyasal ve kültürel anlamda sorularımıza ve sorunlarımıza yanıt bulamadan bir anma daha geçirdik.

Diaspora’da genel olarak “Çerkes Sürgünü” olarak geçen ve daha çok 1864 yılına vurgu yapılan, sürgün konusu Abhazlar açısından tarihsel bazı farklılıklar arz etmektedir. O bakımdan Abhaz sürgününü ayrı bir konu olarak ele almayı uygun bulduk.

Sorularımızın başında Abhaz sürgününü hangi tarihlerde ve nerelere yapıldığı, Hangi bölgelerin, hangi tarihlerde, hangi nedenlerle, nerelere sürüldüğü, sürgünü hazırlayan etkenler. taraflar, sürgün sırasında ve sonrasında yaşananlar. Sürgün sırasında vatanda kalanlar ya da geriye dönenler gibi akla gelebilecek pek çok soru bulunmaktaydı. En büyük sorun da bu soruların yanıtını henüz yeterince bulamamaktı. O nedenle bu güne kadar yazılı ve sözlü bulabildiğimiz kaynaklardan yararlanarak Abhaz sürgününü az da olsa anlamaya çalıştık.

Anayurtlarını korumak ve bağımsızlıklarından ödün vermemek için sürekli savaşan, direnen, ayaklanan, halkımızın şanlı direnişi her ne kadar dünyada büyük hayranlıklar uyandırdıysa da Anayurtlarından koparılıp yaban ellere sürülmesi, açlık ve salgın hastalıktan ölmeleri, daha yurtlarından çıkar çıkmaz cephelere sürülmeleri, sürgün süresince insanlık dışı muamelelere uğramaları kimsenin ilgisini çekmedi. O bakımdan biz burada Sürgünü elden geldiğince görebildiğimiz tüm boyutlarıyla araştırmaya çalışacağız.

Evet, Kafkasya halklarının şanlı direnişine bütün dünya hayran kalmıştı. K. Marks, Avrupa halkları, baskıcı Çarlığa karşı yiğitçe mücadele eden Dağlılardan örnek almalı” diye yazıyordu. Muazzam Rus İmparatorluğu, Kafkas savaşını sürdürebilmek için toplam gelirinin altıda birini harcamış, yıllık asker kaybı ise 25.000’i buluyormuş.

Acaba Rusya, bu denli savaşmadan Kafkasyalılarla ortak bir yol bulamaz mıydı ? O zamanlar diplomasi diye bir şey yok muydu? Bazı konularda uzlaşma ve barış sağlanamaz mıydı?

Batı Kafkasya’da savaş bittikten sonra, şimdi bomboş olan bu muazzam sahada yaşayan insan sayısı yalnızca 15.000 idi. Bunun Beşte dördü Abhaz, 600’ü Çerkes, kalan kısmı da farklı kökenli yerleşimcilerden oluşuyordu”.

Anayurtta kalanlar, nasıl ve neden kaldılar, onlar sürülmediler mi ? Peki, sürgün sonrası oluşan devletleri kimler kurdu ? 15.000’in beşte dördü Abhaz deniyor, bu çok ciddi bir sayı, sonra bu nüfusa ne oldu ?

Şimdi bir kadın, tek bir canlı erkeğe rastlamadan, Sohum-Kale’den Anapa’ya kadar rahatlıkla gidebilir” sözü işte tam bu günlerde ortaya çıkmıştı, deniyor.

Demek ki daha sonra işler değişmiş, ne savaş ne sürgün bitmiş. Sohum’dan Anapa’ya  kıyıda bir tek adama rastlanmaz olmuş.

Sürgün edilen tüm Kafkas halklarının toplam sayısı 2 ile 3 milyon arasında olduğu söyleniyor. Abhazların sayısına ilişkin net bir rakam vermek mümkün değildir. Çünkü bu süreç 19.yy boyunca sürmüş, 1919 yılına kadar devam etmiştir. Türkler tarafından Abaza diye tanımlanan Abhaz ve Abazinler ile ilgili bazı veriler mevcuttur. Örneğin:

1810 yılında 5000 Abhaz, Abhazya’nın Rusya’ya bağlanması nedeniyle Osmanlı topraklarına göçmüştür. Rus yanlısı Abhaz hükümdarı Sefer Bey ile Osmanlı yanlısı ağabeyi Aslan Bey arasında fetret devri yaşanmış, Aslanbey mücadeleyi kaybedince, taraftarları Osmanlıya  göç etmek zorunda kalmıştır.

 1829 yılında 10.000 Abhaz yollara düşmüş. Çünkü, Osmanlı-Rus Savaşı’nın galibi Ruslar olmuş ve Samurzakan prensi Aleksandr Çaçba Sibirya’ya sürülmüştür.

1856 yılında ise 20.000 Abhaz Ruslar’ın Sohum’u işgal etmesi üzerine yine Osmanlıya  göçmek zorunda kalmıştır.

1820’li yılların sonunda  Osmanlı İmparatorluğunun sınırları içinde 20.000 Abhaz bulunmaktadır.

Abhazların sürgünü sonraki yıllarda artarak devam etmiştir.

1858-59 yılları arasında 13.000 kişi

1863 yılında 6000 kişi,

1864 yılında ise 50.000 kişi sürülmüştür.

Kafkas Savaşı bittikten sonraki isyanlar yüzünden Abhazların sürgünü devam etmiştir. 1867 yılında yaklaşık 20.000 kişi,

1869 yılında 4000 kişi

1873 yılında 5000 kişi

1877 yılında 50.000 ile 100.000 kişi,

1879 yılında 5000 kişi vatanından olmuştur.

1821, 1824, 1830, 1837, 1841 yıllarına ait sürgün verilerini kimse bilmediği için bu konuda rakam vermek mümkün olamıyor.

Sürgünler sırasında salgın hastalık, açlık ve kötü koşullardan ötürü ölenlerin haddi hesabı yok. Anadolu, Balkanlar, Mezopotamya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika dahil Osmanlının hakim olduğu bu geniş coğrafyaya dağınık bir biçimde yerleştirilmişlerdir.

Deniz yoluyla gelenlerin bindirme limanları çoğunlukla Batum, Sohum, Soçi, Tuapse, Tsemez Kale (Novorosisk) Anapa, Rostov gibi limanlar olmuş.

İndirme limanları ise Trabzon, Samsun, Sinop, Akçakoca, İstanbul, Mudanya, Çanakkale, Gelibolu, Selanik, Köstence, Varna ve Kefken gibi limanlar olmuştur.

Halkın anlatılarında farklı indirim yerlerinden de söz edilmektedir. Kara yoluyla gelenlerin hangi yollardan ve nasıl geldiği hakkında çok net bilgimiz yoktur. Ancak gelenlerin hastalık ve açlık gibi kötü koşullar nedeniyle nüfuslarının önemli bir kısmını kaybetme nedenlerinin başında, Osmanlı Devleti’nin göçmenleri hemen orduya çağırması hususu da var. 1877-78 Savaşı’nda, yani 93 Harbi’nde bu göçmenlerden birkaç alay ve süvari kolordusu oluşturulmuştur.

Çaresizlik ve açlık sürgün insanının hayatta kalabilmesi için silaha sarılmasına neden olmuştur. Yaşanan bazı olumsuzluklar abartılarak yerli halkların, Kafkaslılara karşı nefretini körüklemiş, bu yüzden can kayıplarına uğrayan sürgünzedelerin aleyhinde olumsuz algılar da oluşmuştur.

Oysa G. Dumezil’in de dediği gibi; “Çerkes alayları her yerde ateş hattında idiler. Kahramanca savaştılar, ancak zafer onlara pahalıya mal oldu. Savaşa giden on kişiden dönen sadece bir kişi oluyordu.”

Albay Charles Wilson; ”Abhaz, Kabartay, Abzeh ve Şapsuğlar güzel bir kavimdir, yerli köylülere kıyasla daha güçlü, daha cesur, zeki ve eğitime yatkındırlar. Çerkesler bölgeye daha iyi bir at arabası getirdiler, konforlu evler inşa ettiler, toprağı daha iyi işlemeye başladılar, Osmanlı hükümeti onlara biraz ilgi gösterse bölgenin gelişimine büyük katkıları olabilirdi” diyor.

Rus konsolos K. Smirnov 1904 yılında yazdığı raporda “Bölgedeki en kültürlü unsur, ortak Çerkes adıyla bilinen bizim Kafkasyalılardır... Türklere gelince, pek çok konuda Çerkeslerin üstünlüğünü görüp çoğu zaman onlardan nefret etseler de onları kendi taraflarına çekmeye çalışıyorlar” diye yazıyordu.

Görüldüğü üzere sürülmekle kalmamışlar, gittikleri yerlerde de izlenmişler. Yaşadıkları acının yanı sıra haklarında olumsuz algılar oluşturulmuş, halkın gözünden düşürülmek ve hedef gösterilmek gibi durumlarla da karşılaşmışlar.

İngiltere Konsolosu Palgrave; “Burada yeri gelmişken, Çerkes ve Abazaların huysuzlukları, gamsızlıkları, avarelikleri ve yağmacılık eğilimlerine ilişkin yaygın görüşlerin büyük çoğunluğunun gerçek dışı olduğunu ve en azından aşırı derecede abartılmış olduğunu belirtmek gerekir. Söz konusu göçmenler, ülke nüfusunun en çalışkan ve en düzgün kesimi arasında sayılabilir. Onların göçü ülkeye birçok yarar sağlamıştır” diyerek, o günkü durumlarını gözler önüne sermiştir.

Abhaz sürgünü ile ilgili diasporada özel bir araştırma yapılmamıştır. Genel olarak sürgün ile ilgili kitaplarda Abhaz sürgününden de söz edilir ve bazen eksik, bazen de yanlış söz edildiği olur. Bunun önemli nedenlerinden biri bu konuda bir literatür oluşamamısıdır. Bunun da özgürlüklerle ve politik anlayışlarla ilgili pek çok nedeni vardır.

Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi Abhaz sürgünü 1810’dan 1919 yılına kadar çeşitli dönemlerde devam etmiştir. Bu sürgünlerle ilgili çok ayrıntılı bilgi ne Abhazya’da ne de diasporada mevcut bulunmamaktadır. Belirli sayıdaki kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Abhaz sürgününün evreleri içinde 1864, 1867 ve 1877-78 çok sayıda Abhazların sürüldüğü ve haklarında daha çok belge olan dönemlerdir. O yüzden biz Abhaz sürgününün daha çok bu üç başlık altında alıp incelemeyi tercih ettik.

Birinci Büyük Sürgün 1864: Abhaz sürgünü Adige ve Ubıhlarla ortak yaşandığı için hakkında biraz daha fazla yazılmış görünüyor. 21 Mayıs 1864 tarihinde Kafkas Savaşı’nın Abhazya’nın tarihi topraklarından olan Ahçıpsı bölgesinin merkezindeki Gubadü köyünde (Kbaada-Krasnaya Polyana) sona ermesi, Savaş sonucu bölgede yaşayan Abhazların Sadz etnik grubundan olan Haltsıs, Ayıbga, Ahçıpsı ve Çüciaa halkının Osmanlı topraklarına sürülmesi ve bu dönemde Abhaz Prensliğinin de lağvedilmesi, dönem üzerinde biraz daha ayrıntılı konuşmamızı gerektiren bir durumdur. 

Abhazya’nın kaderini tümüyle değiştiren bu sürgün Abhazya’nın en verimli ve en kadim topraklarının  ve halklarının önemli bir kısmının tamamen yok olmasına neden olmuştur. Bu gün Sadz bölgesi, Ahçıpsı ve Çüciaa bölgesinin toprakları artık Abhazya sınırları dahilinde değildir. Halkı da tamamıyla Osmanlı topraklarına sürülmüştür. İleriki satırlarda Sadz, Ahçıpsı ve Çüciaaların kimler olduğu, sürgünden önce hangi bölgelerde yaşadığı, hangi köylere ve ailelere bu isimlerin verildiği ve sürgünden sonra nelere yerleştiği ve bu günkü durumları hakkında da bilgi vereceğiz.

İkinci büyük sürgün 1866: yılında Tarihi Lıhnı köyünde yapılan ayaklanma sonucu 1867 de gerçekleşen toplu sürgündür. Ayaklanma Abhaz devlet varlığının ortadan kaldırılması ve sürgündeki Abhazya hükümdarının ölümü nedeniyle başlamıştır. Rus yönetimi tarafından Abhazya’da düzenlenen tarım ve toprak reformu da ayaklanma nedenlerinden biridir. Daha önce 1861 yılında Rusya’da denenmiş olan bu reformlar, Abhaz köylü nüfusunun yaşam tarzına uymamaktadır. Çünkü büyük çoğunluğu özgür köylülerden oluşan Anxayülarla orta ve alt sınıf (axaşüala ve Axuyü agırwa) ların sahip olduğu toprakların tekrar kendilerine verilmesi için Rus yönetiminin talep ettiği ücretlerden oldukça rahatsızdırlar. Lıhnı Meydanı’na toplanan 7000 Abhaz’a dağılmaları emrini veren Rus yönetimi temsilcisi Albay Konyar ve beraberindeki Kazaklar halka hakaret edince, Abhazlar Albay Konyar dahil 54 Kazak subayını öldürürler. Ayaklanma Kaldaxuara’dan Tsabal’a tüm ülkeye yayılır. Son Abhaz hükümdarı Çaçba Hamidbey-Mihail’in oğlu George Çaçba Abhaz hükümdarı olarak ilan edilir. İsyancılar Abhaz devlet sembollerinin de devam etmesini isterler. Ancak Kutais valisi general Svyatopolk Mirski komutasındaki askerler ayaklanmayı bastırır halk şiddetli bir baskı altına alınır. 30 kadar isyancı öldürülür, bir kısmı ceza evlerine konur ya da Sibirya’ya sürülür. 

Bu olaydan sonra 1867 yılının Nisan ve Haziran aylarında büyük bir sürgün dalgası olur. Bütün Dal-Tsabal, Kudrı vadisi boşaltılır. Benim atalarım da bunların içindedir. O nedenle 2001 yılında “Apsilya ve Tsabal” diye bir kitap yazdım ve bu kitabın en önemli içeriği 1867 yılında Dal ve Tsabal’dan sürülen Abhaz ailelerin isim listesiydi. Burada 30’a yakın toplam 4000 hanelik bir sürgün söz konusuydu, bu da en az  20.000 kişi anlamına geliyordu.  Listeler köy köy, isim isim yapılmıştı. Ben Abhazya’dan sürülen dedemin adını orada gördüm.  Aynı kitapta Bzıp, Guma, Abjıwaa, Sohum ve Gulrıpş’dan ayrılan Abhazların da  köy ve sülale adları bulunmaktadır.

Üçüncü Büyük Sürgün 1877-78: Rus-Osmanlı Savaşı  (93 Harbi) nedeniyle Osmanlıların Abhazya’ya Maan Kamlat ve Maan Özbek komutasında büyük bir çıkartma  yapması. Savaşın Rusların  zaferi ile sonuçlanması sonucu yine binlerce Abhazın sürgün yollarına düşmesi. 50.000 den fazla insan yollara düştü. Bu göçlerin nedenleri ve sonuçları, siyasi ilişkiler ve çıkarlar, o günün sosyal ve ekonomik durumları dini inançları gibi her türlü etken göz önünde bulundurularak ciddi boyutlarda incelenmesi gerek

Abhaz sürgününün bu önemli dönemlerinin iyi anlaşılması için de Osmanlı-Abhaz, Rus-Abhaz ilişkilerinin başından itibaren gözden geçirilmesi gerek. Ayrıca, sürgünün arka planını, sürgün anını ve sürgün sonrasını iyi kavramak için bu konuda yazılı ve sözlü kaynakları ve arşiv belgelerini derlemek, analiz etmek gerek.

Hakkında ciltlerle kitap yazılacak kadar geniş bir konu olan Abhaz sürgününü biz burada kısaca anlatmaya çalışacağız. Ne kadar kısa anlatmaya çalışsak da bir kaç bölüm halinde sunmadan edemeyeceğiz. Bu bölümde Abhaz sürgününe bir anlamda kuş bakışı bakmış olduk. 

Yazımızın ikinci bölümünde Abhaz Devletinin Osmanlı ve Rus devletleriyle ilişkilerini yansıtmaya çalışacağız.  Üçüncü bölümde bu ilişkiler ışığında, bu üç büyük sürgün döneminin ayrıntılarına gireceğiz. Daha sonraki bölümlerde sürgün sonrası diaspora ve anayurt ilişkileri ile bu güne kadar yapılan sürgün anmaları ve bundan sonrası için önerilerimizi belirteceğiz.

Bu bölümde bilgisini pekiştirmek isteyen okurlarımıza kolayca bulabilecekleri aşağıdaki kaynaklardan yararlanmalarını, özellikle 1867 Rus, Osmanlı ve İngiliz belgelerini mutlaka okumalarını önereceğiz.

  1. Abhazya Tarihi, Valeri Beygua. Çeviri. Mahinur Tuna, Asyayın,2000-İst.
  2. Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler , Bedri Habiçoğlu, Nart Yayıncılık, 1993-İst.
  3. Kronolojik Abhaz Tarihi, Prof. Timur Açugba, Çeviri Oktay Chkotua, 2015-İst
  4. Apsilya ve Tsabal, Papapha Mahinur Tuna, Asyayın 2001-İst.
  5. Çerkes Soykırımı, Ali Kasumov-Hasan Kasumov, KAFDER yayınları Ank-1995
  6. Çerkesler Kafkas Sürgünü, Vatansız bırakılan bir halk Nihat Berzeg, Çivi Yazıları 2006
  7. İlk Çağlardan Günümüze Abhazya Tarihi. Baş editör: Stanislav Lakoba, Çeviri Uğur Yağan, Yayın Editörü: Sezai Babakuş. 2014-İst.
  8. 1867 Abhaz Göçüne Dair Birkaç Rus, Osmanlı ve İngiliz Belgesi. Georgy Chochiev, Kuzey Osetya Beşeri ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Vladikafkas, Rusya Federasyonu. PDF.
  9. Uluslararası Kuzey Kafkasya Sempozyumu Çerkes ve Abazaların Osmanlı Topraklarına Sürgünü. Tarih Bilinci Sayyı 19-20 2012. Doç.Dr. Türkolog Zazatsurtsumia Gürcistan, Tiflis King Tamar Üniversitesi Öğretim Üyesi, PDF

 

 

  

Hamitbey (Mikhail) Çaçba- Şirvaşidze

    

Georges Dumezil                                  William Gifford Polgraev

 

                                                                       Çaçba (Shirvaşidze) Mikhail-Hamit Bey

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Bu yazı 4103 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI