bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Papapha Mahinur Tuna

facebook-paylas
İnci Hanım
Tarih: 13-03-2021 14:36:00 Güncelleme: 13-03-2021 14:44:00


    İNCİ HANIM

Papapha Mahinur Tuna

 

            1973 yılıydı, Abhazya’ ya ilk kez gidecektim. Oraya götürebileceğim en güzel hediyenin burada derlenmiş halk şarkıları olabileceğini düşündüm. Rahmetli Aşamba Orhan Çakar ağabeyimiz ile Bıçkı köyüne gittim ve 20 kişiden fazla insanın katıldığı bir grubun söylediği şarkıları kasete aldım. Bir kopyasını kendimde bırakıp bir kopyasını Abhazya’ya götürdüm ve o zaman ki enstitü’ye hediye ettim, o enstitü Gürcüler tarafından savaşta yakılıp kül edildi.

 

Uzun yıllar sonra “Abhaz Kadının Dünü ve Bugünü” Başlıklı bir kitap çalışmasına başladım. “Abhaz Folklorunda Kadın” bölümü üzerinde çalışırken, bir kitapta İnci Hanım ile ilgili çok kısa bir dize gördüm. Onu da listeye aldım ama topladığım diğer kadın karakterlerin yanında İnci Hanım pek sönük kalmıştı.  Daha sonra “Apsilya ve Tsabal “ adlı çeviri ve araştırma kitabıma başladım, orada Marşanlarla ilgili materyalleri incelerken İnci Hanım’a tekrar rastladım. İnci Hanım burada çok dikkat çekici bir portre olarak çıktı karşıma. Tsabal bölgesinin yöneticisi olan Darıkuayıpa ve Hirıps adıyla bilinen Marşan ailelerini karşı karşıya getiren biriydi. Bu kez İnci Hanım’ı deyim yerindeyse mercek altına aldım. 30 yıl önce derlediğim şarkıları yeniden dinleyip deşifre ettim. Müthiş bir tarihsel öykü ve imkânsız bir aşk vardı şarkının sözlerinde. Ayrıca kasette Tsabal tarihi ile ilgili İnci Hanım’ın yanı sıra İnci Hanım’ın aşık olduğu Axi Şabat ile ilgili bir ağıt da vardı. Yine Tsabal beylerinden Kaytmas-ypa Halı Bey ile ilgili bir şarkı ve hatta Tsaballılarla ilgili diasporada doğmuş bir şarkı daha vardı. Hepsini not ettim. Daha sonra bu kahramanlarla ilgili ne bulursam toplamaya başladım.

 

            Haraniya Cemal’in Kap Recep’ten derlediği metni buldum. Metin oldukça uzun ve birçok bilgi içeriyordu. Büyük bir aşk, töre ve sosyal bir yara vardı.

 

          Bulduğum her yeni bilgi ile İnci Hanım, istiridye kabuğundan çıkan dev bir inci tanesi gibi parıldıyordu. İnci Hanıma yapılan övgüler bile başlı başına edebi bir abideydi. O bir prensesti, dünyalar güzeliydi, eşi benzeri yoktu, bir o kadar da akıllı ve yetenekliydi. Hele onu tanımlarken kullanılan metaforlar Abhaz dilinin inceliğini, zenginliğini, halkının zekâsını ve sosyal yaşamının ne denli yüksek olduğunu gösteriyordu.

 

            İnci Hanım’ın yaşamındaki erkek kahramanları da araştırmaya başladım; Himkuarasa, Ahi Şabat, Babış hepsi Tsabal tarihinin önde gelen isimleriydiler. Abhaz Şairi İva Koğonya’nın  “Marşan’a şıkeybaxız- Marşanların  Birbirlerini Yokedişi” adlı şiiri ise olaylara tam anlamıyla ışık tutuyordu. Daha sonra Moskova’da yaşayan değerli arkadaşım Denis Çaçhalia’dan da Rus arşivlerinden materyal desteği aldım. Böylece İnci Hanım’ın gerçek yaşam öyküsüne tam anlamıyla ulaştım. Hatta bir resmini de edindim.

 

            İnci Hanım Abhaz Kralı Çaçba Keleş Bey’in oğullarından Sefer Bey’in kızıydı. Sefer Bey’in çocuklarının bir Müslüman bir de Hristiyan olmak üzere hep ikişer adı vardı. İnci Hanım’ın diğer adı Rusudan, ağabeyi son Abhaz Kralı Hamit Bey’in diğer adı ise Mikail idi. Mikhail’in döneminde Abhazya en zor günlerini yaşıyordu. Bir yandan Ruslar, diğer yandan Osmanlılar, öte yandan Abhaz feodal beyleri arasında da sürekli anlaşmazlıklar ve daha pek çok sorun vardı. Tsabal prensleri olan Marşanlar Hamit Bey’i pek tanımıyorlardı. Çünkü o Ruslarla yakınlaşmıştı, Tsabal prensleri ise Ruslara sonuna kadar direniyorlardı. Bu direnci sürdürenlerin başında Marşan Prensi Axi Şabat vardı. Yakışıklılığı ve cesareti dillere destandı.

 

            İnci Hanım’ın bu zor politik ortamda Tsabal prenslerinden Darıkuyıpa Himkuarasa ile politik bir evlilik yapması, İnci Hanım’ın ağabeyi Abhaz Kralı Hamit Bey’in durumunu kolaylaştıracaktı. İnci Hanım bu evliliğe razı edildi. Ancak düğüne kayınbiraderi olacak dünya yakışıklısı ve yiğidi Ahi Şabat’ın gelmemesi tercih ediliyordu. İnci Hanım onu görürse kalbini ona kaptırabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Gelin alıcı heyete yetişen Şabat ağabeyi evleniyor diye çılgınca dans ederken coşkulu sesler İnci Hanım’ın kulağına kadar gitti. İnci Hanım, pencerenin perdesini hafifçe aralayıp bakınca, kalabalığın ortasında çok yakışıklı bir delikanlının çılgınca dans ettiğini gördü. “ Kim bu ? diye nedimelerine sordu. Onlar tembihli olduklarından baştan söylemediler ama sonunda kayınbiraderi olduğunu söylediler.

 

“ Haksızlık !”  bu dedi İnci Hanım, “Bana layık olan bu delikanlı idi !” dedi.

 

 Anlaşılan Himkuarasa yaşlı ve pek de yakışıklı sayılmazdı. Olan oldu, İnci Hanım’ı gelin olarak götürdüler. Abhaz geleneklerine göre gelinin kayınbiraderine bir çerkeska dikmesi gerekiyordu. İnci Hanım getirdiği kumaşlardan birini seçip göz kararı biçmek üzere makası eline alınca elini kesti ve bayıldı. Kayınbiraderi yengesini kucaklayıp bir kanepenin üzerine yatırdı. İnci Hanım yeşil gözlü, Axi Şabat mavi gözlüydü. O anda göz göze geldiler. Ahi Şabat durumu hemen anladı ve evi terk ett, bir daha hiç uğramadı.

 

Geleneklere göre böyle bir aşk mümkün olamazdı. Ama bütün halk bu imkânsız aşkı duydu ve bu konu şarkılara geçti. Sonuçta Axi Şabat başka bir kadınla evlenip kahramanca yurdunu savundu ve şehit oldu. Ahi Şabat’a ağıt yakıp ağlayanlardan biri de İnci Hanımdı ve ağıtın sözleri arasında Şabat’ın eşine bir sitem vardı “Yaşarken doyasıya görüştürmedin, bari ölünce doyasıya ağlat !” diyordu. Bu da gösteriyordu ki Şabat ölmüştü ama İnci Hanım’ın Ahi Şabat’a olan aşkı ölmemişti.

 

Abhaz halkı bu imkânsız aşka saygı duydu ve İnci Hanım’ı asla aşağılamadı, tam tersine kurallara uymasına ve aşkını kalbine gömmesine saygı gösterdi. Bu anlamda İnci Hanım için söylenen şarkı sözleri, ona ne kadar değer verdiklerini, sevdiklerini gösteriyordu. Babışla yaptığı evlilik nedeniyle çıkan çatışmaların nedeni ise erkekler arasındaki bir anlaşmazlıktan çıkmıştı. Orada işi karıştıran İnci Hanım değil, İnci Hanım’ın cahil oğluydu. Sonuçta iki kardeş sülale Daruklar ve Hripslar yine Abhaz gelenekleri sayesinde barıştılar. Düşman taraflardan birinin büyük anneleri, karşı tarafın küçük bir oğlunu kaçırıp büyüttü ve sütkardeşlik oluşturarak barış sağladı.

 

Özetle, İnci Hanım’ın şarkısı imkânsız bir aşkın, törenin, sıkıntılı ve çalkantılı bir dönemin, belli bir sınıfa mensup bir kadının öyküsüydü. O dünyalar güzeli bir prenses, politik evlenme yapmak zorunda bırakılan bir soylu, Abhaz geleneklerine bağlı olmak zorunda olan bir kadın, bir aşık, aşkını gizlemeyecek kadar cesur, ama çaresiz bir kadın, bir anne,  bir dul ve babasız kalan evladı için ikinci bir evlilik yapmak zorunda kalan biriydi.  O bir dönemin sosyal yaşamı, şarkısı, sevinci, dramı, savaşı, direnişi, var oluşu, yok oluşu, ağıdı olmuştu sanki. O hem Abhaz, hem Osmanlı, hem Rustu. O hem Müslüman, hem Hristiyan hem pagandı. O hem İnci Hanım hem Rusudan’dı. O hem hanedandan bir prenses, hem sıradan bir Abhazdı.

 

            Ama o her şeyden önce bir kadın, bir eş, bir anneydi. Aşk ise törelere uygun değilse onun için kalbe gömülecek bir duyguydu. Evliliğe gelince, İnci Hanım için ülke yararı söz konusuydu. Eşini yitirmiş bir anne olarak çocuğuna babalık yapabilecek birine hayır diyememişti. Marşanların birbirini yok ediş öyküsü ise,  onda bence İnci Hanım’ın bir kabahati yoktu,  o tamamen eril düşüncelerle gelişmiş bir felaketti.

 

            İnci Hanımın yaşam öyküsünü yıllarca çalıştım. Bu öyküden hareketle 4 perdelik bir opera için libretto yazdım. Ayrıca benim de dedelerimin yurdu olan Tsabal tarihine ışık tutması bakımından, İnci Hanım’ın dönemindeki çalkantıları anlatan, bir de tarihsel roman taslağı hazırladım.

 

İnci Hanım için söylenen şarkı ile unutulmaz aşkı  Axi Şabat için yakılan ağıt unutulmasın diye şarkıları sevgili kankardeşim Ruhet Gürbüz Nota’ya aldı. Belki bir gün bu şarkılar da kullanılarak  Nodar Çanba İnci Hanım’ın dramatik öyküsünü sahneler, İnci Hanım rolünü de fizikleri çok benzediği için Alisa Gitsba üstlenir. Ben de sağ olur ölmezsem, Romanı hem Türkçe hem de Abhazca olarak yayınlarım. Asıl hikâyeyi o zaman okursunuz.

Bu resim de romanın kapağı olur.



Bu yazı 4007 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI