bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Papapha Mahinur Tuna

facebook-paylas
AFI "Gök Gürlemesi, Şimşek çakması ve Yıldırım düşmesi."
Tarih: 09-11-2019 21:25:00 Güncelleme: 09-11-2019 21:25:00


 

                               AFI

Gök Gürlemesi, Şimşek çakması ve Yıldırım düşmesi.

 

                                               Papapha Mahinur Tuna

 

Abhaz halkının inançlarında gök gürlemesi, şimşek çakması gibi olaylar da Tanrısal olaylardır. Bu konudaki Abhaz gelenek ve göreneklerini, inançlarını, ritüellerini yine Nart Bilim Merkezi uzmanlarından Esma Todua-pha’dan aktaralım.

 

“Abhazlar, yazın geleceği göğün gürlemesi, ışıl ışıl şimşek çakması ile anlaşılır diyorlar. Yaz ve kış işte bu ilk gök gürültüsü ile ayırt edilirmiş. Bu da genellikle Mart ayının sonu ile Nisan ayının başında olurmuş. Eskiden Gök gürleyince çiftçilerin çatılarına, semenderlerine vururdu, şimdi ceplerindeki paraya vurmaya başladı diyorlar. Gök gürültüsünden sonra toprağın bereket getireceğine inanıyorlardı.

 

“Apxın Alıpxa, mamzargi akurban= Yazın bereketi ya da kurban”

 

Yazın gök gürültüsü ve şimşek daha sık olur. Eskiden, Abhaz halkının inançlarına göre ne olursa olsun gök gürültüsünü duyan biri bu olaya Tanrının işi, kutsal bir durum gözüyle bakardı. Örneğin; eve yıldırım çarpıp yangın çıkmışsa gidip söndürmezdi, hatta o evde bir daha yaşamazdı. Abhazlar daha çok ağaçlara yıldırım düşer diye düşünüyorlardı. En çok yıldırım çarpan ağacın meşe ağacı olduğuna inanıyorlardı. Yıldırım düşen ağacın odununu kullanmak da doğru değil, derlerdi. Bu tür düşünen pek çok Kafkas halkı vardı.

 

Gök gürültüsü ve şimşek çakması ile ilgili mitolojik söylencelere göre; Tanrıdan kaçan şeytan, ağaç altlarına saklanırmış, o yüzden Tanrı da yıldırımlarını ağaçlara fırlatırmış. Ama Abhaz inançlarına göre yıldırım düşmeyen bir tek ağaç varmış o da Abhazların “Axiatsa” dedikleri gürgen ağacı imiş. Şimşek çakarken o ağacın altına duran insana hiçbir şey olmazmış, hatta bu ağaçtan küçük bir dal koparıp cebine koyan kişi de yıldırım çarpmasından korunurmuş.

 

Yıldırım Çarpan Birine Nasıl Dua Edilirdi

 

Abhaz inançlarına göre Yıldırım Tanrısının adı Afı idi. Yazın kuraklık olduğunda, yağmur yağması için yapılan ritüellerden biri de “Atsunıhüa” idi, bu ritüeller Afı için yapılırdı. Bu tanrı ile ilgili ilk derlemeler Solomon Ajüanba tarafından yapılmıştı. O hayvan ve insana yıldırım çarptığında ne gibi ritüeller yapılır, dualar edilir, şarkılar söylenir,  çok ayrıntılı bir biçimde yazmıştı.

 

Ajüanba’nın yazdığına göre, bu ritüeli uygularken aşüımkiat (1) adıyla yüksek bir masa kuruyorlarmış, köpek ya da kurt gibi hayvanlar erişemesin diye, bu masayı oldukça yüksek yapıyorlarmış. “Atıp” denen kutsal yerde kurulan o masaya, yıldırım çarparak ölen insanı ve hayvanı el birliği ile kaldırıp şarkı söyleyerek  koyuyorlarmış. Bu ritüelde söylenen şarkıya “Afraşüa” yada “Ançüa Raşüa” deniyormuş. Yıldırım çarpan hayvan ise, ona sahip olan kişi tanrılar adına o hayvan için bir kurban kesip bu tür bir felaket bir daha olmasın diye Tanrıya dua ediyormuş.

 

Yıldırım çarpan insanın yakınları ağlarsa olmazmış, inanç böyleymiş. Yıldırım çarpan insan ölüsünü, eti kemiğinden ayrılıncaya kadar o masadan indirmezlermiş. Giderek aşüımkiat denen masayı yapmaktan vazgeçmişler. Onun yerine “Afraşüa” ya da “Ançüa raşüa” denen şarkıyı söyleyerek, etrafında dans ederek, ağlamadan sızlamadan ölüyü gömmeye başlamışlar. Yıldırım çarpan kişi ölmediyse onun için beyaz tüylü bir kurban kesip “Atlarçopa” şarkısını söyleyip yaralıyı öyle kaldırırlarmış. Grigory Çursin, Açandara Köyü’nde yaptığı bir derlemeden örnek vererek, “Bu ritüele katılan kişilerin mutlaka beyaz giysiler giymesi gerekirdi” diye yazıyordu.  

 

Gece ve gündüzün eşitliği- Güneşin doğuşuna ilişkin dualar.

 

Folklorist Artur Anışba da bu konuya değiniyor. “Afı”nın ilk zamanlardaki anlamının oldukça geniş olduğunu belirterek. Yıldırım çarpıp ölenlerin dışında, ölmeyip yaralanan ve sakatlanan kişiler için de bu şarkıyı söylemeye başladıklarını yazıyor. Bu ritüelle ilgili şarkı olan “Ançüa Raşüa=Tanrı Şarkısı” adlı şarkıyı iyi söyleyen Arısta Kastey’in yıldırım çarpması sonucu yaralanan ya da sakatlanan kişileri iyileştirdiğini söylüyorlardı.

 

2010 yılında benim Eşıra köyünde kaydettiğim derlemede kaynak kişi Enik Smır Himur şöyle söyledi: “Bir kişiye yıldırım çarptı ve o kişi hastalıklı kaldı, sonra onu tedavi ettiler” diye bize ayrıntılı biçimde anlattı, tedavi şeklinden anlıyoruz ki yıldırım çarpan kişiye yapılan dualarda ve tedavi yöntemlerinde epeyce yenilikler olmuş.

 

Bu gün bu gelenekler kullanılmıyor. Artık çok iyi hatırlayan ve anlatan da kalmadı. Ama yine de dualar eksik olmasın, kimse bu dualardan mahrum kalmasın. “ diyor Esma Todua-pha.

 

Bu makaleye, daha önce çevirmiş olduğum rahmetli Sergey Zuhba’nın bir yazısını da eklemeyi uygun buldum.

 

Bildiğiniz üzere, Sergey Zuhba’nın “Abhaz Masalları” adlı kitabını Türkçeye çevirerek yayınlamıştım.

 

Sergey  Zuhba, Abhaz Halk Bilimi konusunda çok değerli eserler vermiştir. Mitoloji konusunda da değerli araştırmaları vardır. Yıldırım Tanrısı Afı konusunda yazdığı bu küçük makaleyi Aqazara (Sanat) Dergisinden çevirdim. (Yıl:  1999, sayı: 1, sayfa: 12-15).

 

Metin aynen şöyle:

                                               *

                                               AFI

         “Abhaz Mitolojisinde büyük tanrı  (her şeyi yaratan, her şeye kadir olan) tek tanrı olarak kabul edilen  Ançüa Duw” dan sonra hayli güçlü olduğuna inanılan tanrılardan biri de “Adıd-Maçüıs” yani “Gök gürültüsü ve şimşek” Tanrısı  “Afı”dır. “Afı” da “Ançüa” gibi gökyüzündedir. Yeryüzünde her türlü kötülüğü  yapan, kötülükten başka bir şey bilmeyen, cin ve şeytan sınıfına giren; ayüsta, agızmal, acnış, akaçaa” gibi mahluklara, canavarlara, insanlara zarar veren her türlü güçlere, hatta “agulşap” gibi mitolojik hayvanlara, gökyüzünden yıldırımlarını gönderip canlarına okuyor.

 

          Afı” sözcüğü aynı zamanda “Amaçüıs” anlamına da geliyor, bunlar eş anlamlı sözcükler. Afı “yıldırım”, maçüıs “şimşek” demektir. Prof. Şalwa İnal-yıpa'ya göre “Afı” sadece bir tanrının adı değil,  bir grup gök tanrısının da ortak adı. Yiğitler yiğidi “Koçyiğit”  kahramanlar için boşuna Afırxatsa” demiyorlar. Böyle olmasına karşın “Afı” Abhazların inancında tek bir tanrı olarak da benimseniyor.

 

         “Afı” kültü ateşin tanrılaştırılması ile bağlantılı. Çünkü eski insanlar için ateş olağanüstü gücü olan şaşırtıcı bir şeydi.

 

         “Afı”nın fonksiyonu sadece ve sadece kötüleri yok etmeye yöneliktir. Bütün kötülükler aydınlığa düşmandır, her türlü fitne fesat, karanlık ve gizli işler aydınlıkta yapılmaz, onlar karanlık mekânları ve ortamları severler. İnsanlara, hayvanlara, doğaya zarar vermek isteyen o şeytanlar, cinler, kötü ruhlar, karanlığı sevdiği için kuytu köşelere, insanların onları göremeyeceği yerlere gizlenirler ve karanlık işlerini oralarda yürütmeye çalışırlar o yüzden “Afı”, her nerede olurlarsa olsunlar, kötülük peşinde olanların üstüne şimşeklerini ve yıldırımlarını yağdırarak onları yok eder.  “Afı” her türlü kötülüğü yapan zalim insanlara da düşmandır. Bu gün bile Abhazlar birine beddua ederken Afı wısaayt !” -“Yıldırım çarpsın !” derler.

 

         Abhazlardaki yıldırım tanrısı “Afı” Adigeler de “Şıble” olarak bilinir. “Şıble” de tüm kötülüklere karşı, iyilik peşinde olan bir tanrı. Adige Mitolojisine göre o gulşaplar (ejderhalar) bazen gizlendikleri kaya kovuklarından çıkıp insanların arasına girip sularına el koyuyorlar. Sularını kurutuyorlar. Bazen kimsenin ulaşamıyacağı mağara diplerine girip gizleniyorlar. İşte o zaman Şible onlara yıldırımlarını gönderiyor. O sırada bu ejderhaların  sesi yeri göğü inletiyor, adeta yer sarsılıyor, böylece suyun başını tutan bu ejderhalar oraları terk etmek zorunda kalıyor. Bazen de Şible, o gulşaaapları gökyüzüne fırlatıyor.

 

         “Afı” sözcüğüne Adige dilinde de rastlamamız çok ilginç. “Afıps” ırmağının üzerinde Afı” adında bir dağ var. “Afıps” ise Kuban ırmağına karışan bir akarsuyun adı.Yine Ekim Bölgesindeki bir köyün adı Afipsip”. Ayrıca Afay” diye bir dağ daha var.

 

         Adige bölgesindeki bu yer adlarını Abhazların “Afı” tanrısına bağlayan bilim insanları da var. M.A.Kumanov  Adige yer adı “Afı”nın kökeni olan “Axuı” sözcüğünün Kaberdeylerde kaldığını söylüyor. Kaberdeylerde bir akarsu adı olan “Axups”ın  Adigelerdeki “Afıps” sözcüğünün bir varyantı olduğunu belirtiyor.

 

         Dırmit Gulya ise “Afı” hakkında başka bir kanıya sahipti. Ona göre “...Afinioznaçali na yazıke predkov abxazov “strana boga Afı”  D.İ Gulya Yazıları VI.cilt Sohum. 1966.s72)

 

         Tipolojik olarak Eski Yunan Mitolojisindeki tanrı Zeus Afı'ya oldukça yakındır. Abhazlar “Adıd-maçüıs Afı tsirkop” yani “Gök gürlemesi ve şimşek çakması yıldırımın bir parçasıdır” derler. Gök gürlemesi ve şimşek çakmasını elinde tutan dünyayı da elinde tutar.

 

         Gök gürlemesi anlamına gelen Abhazca “Adıd” sözcüğü ile Sümer-Akad mitolojisindeki  Yıldırım Tanrısı “Adad” adının bu denli benzeşmesi çok ilginç. Bu bir tesadüf olamaz. Bu günkü Abhazların eski atalarının bir biçimde bu halklarla bir ilişkisi olabilir. Bu gün “Adad” sözcüğü bir tanrı adı olarak kullanılmıyor. Ama eskiden bu anlamda kullanılmış olabilir.”

                                                        *

         Afı konusunda başka notlar ve makaleler de var, onları daha sonra paylaşırız.  Bu tür inanç, gelenek ve göreneklerin bazılarının sürgün sonrası Türkiye’ye de geldiğini düşünüyorum. Bunu hem Türkiye’ye gelip derleme yapan Abhazyalı araştırmacıların  yazılarından, hem de çocukluğumuzda büyüklerimizden ya da çevremizden işittiğimiz bu gün bize tuhaf gelen bazı davranışlardan anlıyabiliyoruz.

 

         Bu konuda, 24 Aralık 2008 tarihinde not ettiğim bir olaydan söz etmek istiyorum. O zaman, Kadıköy, Bulvar Çarşısındaki “As Yayın” olarak kurduğumuz yayınevimizi ziyaret eden Tülin Alevcan Hanım anlatmıştı. O tarihte 53 yaşında, Ubıh kökenli, annesi Kapıbpha, anneannesi Wanacapha olan bu hanımın anlattıkları eski inançların günümüze nasıl taşındığını göstermesi bakımından bana önemli geldi.

 

         “Bir gün annem, teyzesi Wanacapha Nazlı Hanım’a “Benim Yıldırım Tanrısı Küpelerim nerde ?” diye tutturmuş. Anneme yıldırım çarpmış ve sadece kırmızı elbisesi yanmış. Yıldırım konusunda iki kardeş aile ocakvari bir özelliğe sahipmiş. Anneannemin Kafkasyadayken ata yadigarı yıldırım tanrısı küpeleri varmış. Aneannem bu yıldırım tanrısı küpelerinin tılsımının kendisine iyi gelmediğini düşünerek küpeleri yok etmiş. Çünkü bu küpeyi taşımanın da bazı görevleri, tabuları (yasakları), çeşitli şartları varmış. Pazartesi günü kimseye bir şey vermemek, iş yapmamak, düğme dahi dikmemek gibi bu görevler, o günlerde unutulmuş, yapılmamış, o yüzden anneannemin büyük kızı annem Ülker hanıma ceza kesilmiş, ona yıldırım çarpmış, Annem yıllarca işlerinin  rast gitmemesini buna yorardı. Kafkasya’dayken müslümanlığı kabul etmeden önce böyle inanışları varmış. En büyük tanrıları Yıldırım Tanrısı imiş. Kafkasaya’da iken iki kardeş ailenin kız çocukları dağda dolaşırlarken yukarıya alınmışlar, birinin terliği, diğerinin patiği kalmış, bu yüzden bu sülalelere melek sülalesi derlermiş, yani bir çeşit kutsallık atfetmişler” dedi.

 

 Ben de her zaman yaptığım gibi önce not ettim, sonra okuyup yıldırım Tanrısı Afı hakkında daha fazla bilgi edinilmesi gerektiğini düşündüm. Örneğin arkeolojik kazılarda böyle bir küpe bulunmuş mudur?  Kutsal ailelerle ilgili hangi aileleri kastettiğin pek anlamadım ama Abhazlar da Hetsiya ailesi, “Axetsa” yani gürgen ağacına yıldırım çarpmaması nedeniyle kutsal kabul edildiğini, hatta Abhazca “Ançüa yan d-Xetsiya-phan= Tanrının annesi Xetsiya ailesinin kızıydı” dediklerine göre belki böyle başka aileler de vardır. Keşke o kardeş ailelerin adını sormuş olsaydım.

 

         Bu kadar ayrıntılı ritüelleri olan bir inancın çeşitli aksesuvarlarının olması da yadırganacak bir durum değil. Araştırmaya devam etmeli. Ne varsa halkın anılarında var. Derlemek ve incelemek gerek.

 

Aşüamkiat denen ağaç masa

 

 



Bu yazı 8706 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI