bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Oktay Chkotua

facebook-paylas
25 YILIN ARDINDAN...
Tarih: 08-05-2018 16:07:00 Güncelleme: 08-05-2018 16:07:00


25 YILIN ARDINDAN...

 

İnsanın yaşamı boyunca gurur duyacağı “bunda benim de bir parça emeğim var” diyebileceği eserlerin olması o kadar güzel bir duygudur ki yaşamayanın anlaması oldukça güçtür.

Şu kısa ömrümüzde öylesine hızlı değişimlere ve tarihsel olaylara şahit olduk ki, adeta her biri bir ömre değer. Rüyalarımızda bile göremediğimiz vatana ilk adımlarımız, ilk tanışmalar, hasret gidermeler, üniversite, savaş, zafer, ambargo, yeniden savaş, uluslararası tanınma, daha önce anavatanda ne zaman üç kişi oluruz acaba? derken, yüzlerce, hatta binlece kişiye ulaşma....

Belki de bin yılda olabilecek bütün bu tarihi gelişmeler göz açıp kapayıncaya kadar, bir çırpıda olup bitiverdi.

Şavaş, Oçamçıra, Gumısta ve Gagra cephelerinde devam ederken Dünya Abhaz-Abaza Halkı Kongresi’nin ilk genel kurulunun toplanıp toplanmaması konusunda Ardzınba, bu gün Gudauta valiliği olarak kullanılan binada hepimizi toplayıp görüşlerimizi dinlemek istemişti. İyi hatırlıyorum, bir çok kişi kongrenin ertelenmesi, ya da başka bir yerde yapılması düşüncesini dillendiriyordu. Mekanları cennet olsun Mümtaz Şamba ile Yura Argun ve ben, hararetle ertelenmemesi ve mutlaka Abhazya’da yapılması gerektiğini savunmuş, aynı zamanda tüm dünya’ya halkımızın güçlü bir mesajı olacak bu fırsatın asla kaçırılmaması düşüncesiyle, sonuçta bu da mücadelenin bir parçası diye üstelemiştik. Ardzınba hem gözü kara, hem de “leb demeden leblebiyi anlayabilen” son derece ileri görüşlü bir liderdi, hiç uzatmadan kabul etti ve toplantının daha önce kararlaştırılan tarihte Gudauta’nın tarihi Lıxnı köyünde yapılacağı ilan edildi. Allah’ın lütfu olarak Gagra’nın alınışı da tam o günlere denk geldi ve delegasyonlar da sıcağı sıcağına Gagra’dan geçerek Gudauta’ya geldiler.

Kongre müthiş bir heyecan ve olağanüstü bir çoşkuyla başlayıp aynı şekilde sona ermiş, Ardzınba’nın hem kendisinden, hem de halkından, ordusundan, kardeş halkların desteğinden ve zaferden emin konuşmasının yarattığı müthiş enerji halkımızı adeta yeniden motive etmişti.

Gagra’nın alınması ve düşman işgalinden kurtarılmasıyla birlikte benim kafamda bambaşka düşünceler yoğunlaşmaya başlamıştı. Abhazya’nın içinde bulunduğu demografik zaafiyet devam ettiği sürece zaferden sonra da sık sık yeni işgalcilerle savaşmak zorunda kalınacağı ve bunun için mutlaka bir şeyler yapılması gerektiğinden başka bir şey düşünemez olmuştum...   Aslında geriye dönüş çalışmaları savaştan çok önceleri bir avuç yurtsever tarafından amatörce başlatılmıştı, ama o zamanki durum ile şu anki ortam mukayese bile edilemezdi. Bu yüzden derhal ciddi bir çalışma planlanmalıydı. Durumdan vazife çıkarıp oturup bir bakanlık şeması çıkardım, “Yurt Dışındaki Soydaşlar Bakanlığı” adını verdiğim bu çalışmada ilgili bölümleri, görev alanlarını ve hedeflerini de belirleyerek kapsamlı bir rapor haline getirdim ve daha sonra yakınlarımın, özellikle kayınvalidemin yardımıyla rusça çevirisini de yaparak dosyaladım. Bütün bunları yapmıştım yapmasına, ama doğrusunu isterseniz Ardzınba’ya sunmak için yeterli cesareti bulamıyordum. “İçinde bulunduğumuz durumu görmüyor musun, şimdi zamanı mı?”  demesinden çekiniyordum. Ama korkunun ecele faydası yoktu, en sonunda telefon edip kendisini ziyaret etmek istediğimi söyledim. “Akşam üstü gel, bekliyorum” dediğinde sevineceğim yerde daha da heyecanlanmıştım. Bir saat kadar sonra evden çıkarken Gürbüz Atarba “Abi ben de seninle geliyorum uzaktan da olsa Ardzınba’yı şöyle bir göreyim” diyerek bana eşlik etti. Ofis olarak kullandığı eve gittiğimizde hava kararmıştı, hiç beklemeden içeri aldı ve o arada dışarıda duran Gürbüz’ü de görür görmez onu da yanına davet etti. Çünkü o, sadece bir komutan ve devlet adamı değil, aynı zamanda iyi bir apsua idi ve bu tip incelikleri es geçmesi mümkün değildi.... “Hoş geldiniz... Senin bir derdin var, ama nedir acaba, hayırdır?” dediğinde hemen elimdeki kırmızı kapaklı dosyayı kendisine uzatıverdim. Ama dilim damağım birden bire kurumuş, adeta nefes almayı bile unutmuş bir halde onun tepkilerini gözlemeye almıştım. Dosyayı ilk sayfadan itibaren sol kaşını yukarı kadırıp “hımmm... mmmm...” diye dikkatle incelemeye, hatta arada bir bir önceki safyaya dönüp tekrar okumaya devam edince, ben de yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. “Neden böyle bir şeye gerek duydun?” dedi son sayfada. “Efendim, işgalden kurtardığımız topraklara soydaşlarımızı getirip yerleştiremezsek, ardından da bir başkaları gelip oraları dolduracaklarsa o zaman bu topraklar için neden ölüyoruz? Mutlaka savaşa paralel olarak bu geriye dönüş konusunun da ciddi şekilde yürütülmesi lazım, ancak bu iş artık şahıslarla olmaz, Fenya Ayüdzıpha, Givi Dopua, Rauf Bıjnua, Yura Argun, Anzor Mukba ve diğer büyüklerimiz samimiyetle mücadele veriyorlar, ama yetmez, bu iş kurumsallaşmalı ve tam bir devlet desteği sağlanmalı, hem de bir an önce, aksi takdirde çok geç kalırız” dedim. Hemen görevlilere talimat verdi bir iki dakika sonra içeriye Sokrat Çincal ve Sergey Şamba girdiler. Benim dosyayı onlara doğru uzatarak “İnceleyip gereğini yapalım, burada yazılanların tamamını yapmamız çok zor olsa da yapabileceğimiz kadarıyla konuya el atalım” dediğinde adeta sırtımdan büyük bir yük kalkmış ve sanki diyasporanın tamamı anavatana dönmüş gibi tuhaf bir sevinç dalgası her tarafımı kuşatmıştı. Hemen izin isteyip eve doğru yola koyulduk, yürürken mutluluktan ayaklarım yere değmiyordu...

Aradan bir kaç ay geçti ve bu arada hepinizin bildiği 15-16 mart trajedisi yaşandı. Ardzınba öylesine büyük bir lider, öylesine uzak görüşlü bir vatanseverdi ki, o büyük bir trajedi yaşanırken ve daha cephe gerisinde düşmanın elinde bulunan bir çok şehidimizin naaşları henüz alınamamışken bile, 23 mart 1993 günü Geriye Dönüş Devlet Komitesi’nin kuruluşunu ilan etti. Bu kurum, savunma bakanlığından sonra oluşturulan ikinci devlet kurumu idi, yani bu derece önem atfedilmişti. Komitenin başına Nugzar Aşfüba’yı, yardımcılıklarına ise artık her ikisi de sonsuzluğa kanat çırpmış olan Mümtaz Şamba ile Nuri Gezerdaa’yı atadılar. Bu gün hala komitede çalışan Rimma Aşxaruapha ve Aida Kutsniyapha’da işte o zaman burada çalışmaya başlamışlardı, beni de Gagra sorumlusu olarak görevlendirdiler gelenleri orada karşılıyor ve yerleştirme çalışmalarına başlıyorduk. Ardından Zaferi yaşadık ve Sohum’a geçtik, bu arada Mümtaz Şamba abiden başkan yardımcılığı bayrağını da devralmıştım. Bu görevi milletvekili olarak parlamentoya seçilinceye kadar şerefle yürüttüm, ardından da emaneti Erkan Kutarba’ya teslim ettim. Nugzar Aşfüba’dan sonra bu güne kadar Fenya Ayüdzıpha, Givi Dopua, Appolon Şinkuba, Anzor Mukba, Zurab Adleyba, Xirıps Copua, Vadim Haraziya bu kutsal ocağa başkan olarak hizmet verdiler, günümüzde ise Beslan Dbar bu görevi yürütüyor.

Devletin ve milletin son derece kısıtlı imkanlarıyla, kısaca söylemek gerekirse Abhazya’da çalışan herkesin, abaza, rus, ermeni, türk, megrel, gürcü artık aklınıza kim gelirse hepimizin maaşlarından kesinen % 2’lik damlacıkların birikmesiyle oluşturulan bir fon sayesinde bu büyük mücadele yürütülmeye çalışılıyor.

Şu ana kadar yapılanlar azımsanmayacak düzeyde, ancak ne yazık ki yertersiz, diyasporanın desteği ise maalesef söz konusu bile değil, her zaman olduğu gibi, her konuda ve her şeyi Abhazya’daki bir avuç insandan bekleme kolaycılığı tavizsiz devam ediyor.

Ancak herşeye rağmen Geriye Dönüş Devlet Komitesi 25 yıllık bir süreyi geride bırakırken Abhaz Diyasporası için sımsıcak bir “yuva” olmayı başarabildi. Bu yuva kelimesini bilerek ve altını çizerek  kullanıyorum, zira bu gün bile önünde geçerken Ayida Kutsniyapha ile karşılaştığımda “Komiteye” veya “İşyerine” demeden, “Eve uğrayacak mısın?” diye sorduğunda “Hangi eve?” diye bile sorma gereği duymadım. Çünkü artık orası hepimiz için gerçekten de bir ev gibi.

Evet, Geriye Dönüş Devlet Komitesi 25 yıllı geride bırakarak, sahip olduğu altyapı ve tecrübe ile önümüzdeki dönemde çok daha kapsamlı çalışmalara imza atmaya hazırlanıyor.

Ben ise bu güzel kurumun oluşumundaki küçücük katkımdan dolayı her zaman dünya’nın en mutlu insanlarından biri konumundayım.

Nice yıllara Abhazya Cumhuriyeti Geriye Dönüş Devlet Komitesi!... İnşallah en son soydaş anavatanına dönünceye kadar ocağın tüter ve görevin de kesin bir başarıyla sona erer...



Bu yazı 9225 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI