rbet paşacasino betmatik mercurecasino giriş
Bir Zen hikâyesinde denir ki;
Ruhanî hoca ve onun havarileri akşam meditasyonuna başlamışlardı; manastırda yaşayan bir kedi çok gürültü yapıyor ve dikkatleri dağıtıyordu. Hoca kedinin akşam duaları esnasında bağlanmasını emretti. Yıllar sonra, hoca öldüğünde bile kedi meditasyon esnasında bağlanmaya devam etti. Sonunda kedi de öldü. Manastıra bir başka kedi getirildi ve bağlandı. Yüzyıllar sonra, ruhanî hocanın izinden gidenler meditasyon pratiği esnasında kedilerin bağlanmasının dinsel önemi üzerine ilimsel yazılar yazdılar.
ANADOLU
MÖ 1400’sonlarında Hititler tüm tanrı ve tanrıçalarıyla Harran ovasında toplandı. Amaç Mitanni (Hanigalbat)ülkesinin veraset yolu ile de Hititlere devrini sağlamaktı. Kral babası Tuşrat’ın ölümüne neden olduktan sonra Hitit sarayına kaçan yakışıklı Şattiwaza’ burada hakkında verilecek hükmü beklerken Hatti prenseslerinden birinin ilgisini çekmiş ve Saray’a damat kontejanından girerek artık ölü bir adam sayıldığı Mitanni’ye diri ve kral olarak dönme şansını yakalamıştı. Hititler ölü! prensleri diriltip damat ve Kral yapmak da hayli ustaydı ama Usta’lık hizmetlerinden faydalanmanın da bir bedeli vardı : Şattiwaza mevcut karılarını boşamayı, çocuklarını mirasdan çıkarmayı ve ülkesini ve mirasını Hatti eşinden doğacakların soylarına bırakmayı gönülsüz de olsa kabul etti. İşte bu toplantıda bu detaylar tüm dünyaya ilan edilerek gelecekte herhangi birinin arıza çıkarmasını engellemeye çalışılacaktı. Davette kimler yoktu ki.. Kız ve erkek tarafını temsil eden Hattili ve Mitannili tanrı ve tanrıçalardan maade konu komşu ülke tanrı ve tanrıçaları da davet edildi ve herkes Şattiwaza’nın ülkesini Hititlere devretmesine şahit oldu. Hititler babalarının günahından dolayı zaten hak mahrumiyeti yaşayacak olan genç prensler için de plan yapmışlardı. Bu toplantıda eğer anlaşmaya sadık kalırlarsa gelecekte onlara Hatti prensleriyle eşitlik ve kardeşlik hakları vereceklerine ve Hitit bürokrasisinde kariyer fırsatı tanıyacaklarına söz verdiler. Ama bir kusur, bir yanlış yaparlarsa.. O zaman taş taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmayacak, Mitani ülkesindeki cümle börtü böceğin, tarlalardaki ekinlerin, bahçelerdeki ağaçların ve nehirlerdeki balıkların kökleri kurutulacaktı. Karşılıklı sözler verildikten aralarında mitra beyleri, uruwana beyleri, indara beyleri, ve nasatya beylerinin de olduğu Yer ve Göğün denetleyeni Fırtına başkanlığındaki kalabalık tanrı ve tanrıçalar konseyi anlaşma şahidi ve takipçisi olarak listelendi. Tamamı Şattiwaza anlaşmaya uyduğu sürece ne zaman yardıma ihtiyaç duysa onunla birlikte yürüyecek ama Şattiwaza sözünden dönerse, Hatti prensesi karısı ile bu prensesten doğacaklar hariç, Şattiwaza ile sülalesini ülkesi ile birlikte yok edecekti.
*
BATI HİNDİSTAN- bilinmeyen bir tarihte
Batı Hindistan’ kıyılarında Mitra adında bir hükümdar yaşardı. Kuzeyden gelen Indara ile Uruwana’ya yenilip vasala düştükten sonra Uruwana’nın kardeşi ve astı oldu ve bir süre sonra da;
Wourugaoyaotoish – Sığırların efendisidir;
hazanghra –gaoshahe – bin kulak
baivarecchashmano – ve on bin göz ile;
Ramno Khastrahe _ Rama’nın ülkesinde, diye anılmaya başlandı. Genellikle Uruwana ile birlikte çalıştığı için ikiliye ikiz tanrılar da dendi. Kimi metinlerde Mitra’nın sabahyıldızı ve Uruwana’nın akşam yıldızı olarak anılmasından dolayı Mitra’nın doğuyu ama kardeşi ve amiri Uruwana’nın batıyı yönettiği düşünüldü. Bazen de mitra titrden ziyade akit, ant, söz ya da uyulması gereken kurallar bütünü, xabze olarak anıldı. Mitraya gereken saygı göstermeyen, mitrayı bozan krallara tarlalarınıza yabani kuşlar dadanır, sürülerinizi vahşi hayvanlar kapar diye gözdağı verildi, bazen de mitrayı bozan krallar sülaleleri ile birlikte sürgün ya da idam edildi.
*
Bazı Hitit ve Hint tanrıları aynı mı idi?
Aynı olduklarını iddia eden epeyce araştırma var.
İnanç veya ses bazında merak edilen kimin kimden bu ortak sesleri öğrendiğidir. Köken tartışmacılarına göre Indara,Mitra,Uruwana ve Nasatiya Hint asıllı dinler olup, Mitani aracılığı ile Hitit diline girmiştir. Aksi görüştekiler ise Hitit –Suriye ilişkilerinde de Hint isimlerine rastlandığına dikkat çeker ve Hitit tanrılarının Suriye üzerinden Hindistan’a geçmiş olabileceğini önerir. Hitit ve Hint sesdaşlar arasındaki farkları öne çıkaranlar deşifrelerdeki manipülasyona dikkat çekerler:
Ayrıca Vedalarda Uruwana (Varuna) ile Mitra tekildir ama Hititlerde çoğuldur. Indra olduğu varsayılan Intar Harran anlaşmasında tekil anılır gerçi ama damat kral Şattiwaza’nın yemin tekrar metinlerinde o da çoğuldur. O halde Hintliler açısından soru şudur: Bugüne dek tekil bildikleri Mitra,Varuna ve Indra’dan aslında birden fazla mı vardır? Veya bunlar birbirinden bağımsız iki ayrı ülkedeki sesdaş ama anlamdaş olmayan kavramlar mıdır? Bizim açımızdan ise soru şu olmalıdır: Hitit tabletlerine göre her kadar tanrıgillerden sayılsalar da hiyerarşideki yerleri belli ki imparatordan ve Fırtına’dan aşağıdadır ve kesin olarak insandırlar. Bunlar tam olarak hangi ofisleri temsil etmektedirler ve Hintli sesdaşları ile aynı ofislere mi karşılık gelmektedirler? Gelecekler nesillerden Akhamenidler ile Romalılar Mitra’yı hani ofisi karşılayacak şekilde tasarlamışlardı? Soru Hititlerden ve Hint Vedalarından habersiz olan MS 100-165 imparatorluk Roma’sındaki asker kökenli tarihçi ve coğrafyacıları da meşgul etti ama fakat onların motivasyonu biraz farklı idi.
Kendilerinden 500 yıl kadar önce yaşamış olan Herodot aslen Akhamenid vatandaşı olmasına rağmen Akhamenidlere karşı savaşan Grek Delian ligi bayrağı altında olmayı tercih ettiği MÖ 460-420 yıllarında Greklere hitaben Akhamenid imparatorluğunu anlatan bir tarih kitabı yazmış ve kitabında kendilerinin Aphrodite dedikleri bir kavrama Perslerin Mitra dediklerini iddia etmişti. Herodot’a göre aynı Aphrodite’a Araplar Lat, İskitler Argimpasa, Asurlar Mylitta ve Babiller İshtar diyordu.
Herodot’un Araplar derken kastettiğinin Fırat –Kızıldeniz hattında yaşayan Nebatiler olduğu söylenir çünkü Romalıların yakın doğudaki erken günlerinde yaşayan Nebatiler‘de gerçekten bir Lat inancı vardı ve ona Ticaret Yollarının Koruyucusu diyorlardı. Asurlar derken kastettiğinin de tarihi Asurlar olduğu varsayılır ama yani bilemiyorum, bence o Assur derken Akhamenid günlerinde Athuria olarak anılan modern Suriye’yi ya da Fırat batısını ama Arap derken bence sanki Libya’yı kastediyordu gibi.
Çünkü Cymbyses’in Memphis fetih rotasına bakarsak, bu adam zaten Doğu Akdeniz’e hakimdi, niye şimdi durduk yerde önce zorlu bir çöl yolculuğu yapsın sonra da zaten hiç çöl zahmeti yaşamadan nehirden girebileceği Memphis’e üstelik nehirden girsin? Memphis Akdeniz’e dökülen Nil’in 10-15 km içerisindedir. Yani bu adam zaten Akdeniz’den girebiliyordu ise niye zorlu bir çöl seferi yaptı? Daha da önemli soru bu Memphis suyun doğu yakasında mıydı batı yakasında mı? Doğu yakasında ise Herodot’un çizdiği rota Charimites komutasındaki Grek filosunun Memphis’e girişidir bence ve öyle ise Herodot’un ismini vermekten kaçındığı Lat tapınmacısı Arap kralı II.Inarus olmalı, ne karşılığında anlaştığını da söylemez Herodot ama isabetli bir tahmin yaptı isem Inarus yardımı karşılığında Memphis tahtına oturur kısa bir süreliğine.
Plutarch, Appianus ve Iskenderiyeli Klemens gibi isimlerin zaten bildikleri Herodotik Mitra’yı (Aphrodite) aniden neden tartışma gereği duyduklarını bilmiyoruz Bir sebepten bu adamlar Herodot’tan bildikleri Mitra’ile Doğu’da bilinen Mitra arasında bir fark olduğunu fark ederler ama bu farkın ne olabileceği konusunda fikir ayrılıkları yaşarlar. Tamamı Mitra’yı askeri kimliği üzerinden değerlendirir. Plutarch ve Appianus Mitra konusunu kendilerine göre bir Truva tekrarı olan VI.Mitradates Eupator Dionysus’un olağanüstü yetkilerle donatılmış Roma generali Pompey ile çarpıştığı son savaş üstünden inceler. Plutarch’a göre Mitra , Mitradates-gillerin bilmeyip savaşta onun geleneksel tabirle sol kanadını oluşturan (düzensiz kuvvetler) Tarzuluların/Cilicianların bildiği bir şeydir, Appianus’a göre ise Mitra Cilicianların bilmeyip (başarısız Rodos kuşatması ile sonuçlanan birinci savaşta) geri çekilen Mitradates’in ardında bıraktığı askerlerden (üçüncü savaşa kadar ki zamanda ) öğrendikleri bir şeydir. Bir ve üçüncü savaşlar arasında 24 yıl vardır ve Appianus’a göre mitra doğudaki her ırktan askerin iyi bildiği ama bu senaryoda asker olmayanları temsil eden Cilicianların bilmediği ve askerlerden öğrendiği bir şeydir. İki yazarın hem fikir oldukları tek detay konuyu Cilicianların taraf oldukları deniz muharebeleri üstünden işlemeleridir. Mitradates’in kara savaşları konuyla bağlantılı görülmez.
İskenderiyeli Klemens ise konuya Akhamenid II.Artaxerxes kitabeleri üzerinden girer. Akhamenid hükümdarları arasında sadece II.Artaxerxes hükümdar seviyesinde Mitra ve Anahita sözcüklerini kullanır, III.Artaxerxes’in de Mitra dediği ileri sürülür ise de onun III.değil II.Artaxerxes olduğunu söyleyenler de var. Klemens kendi sonuç çıkarımında Akhamenid Mitra’sının Roma Mars’ının muadili ama Anahita’nın (Herodot’ta Pers Mitra’sı olarak anılan) Aphrodite olduğunu söyleyerek Doğu’daki Mitra’yı Appianus gibi düzenli ordu enstrümanı olarak görür. Klemens’e göre İç Savaş’ta Artaxerxes II’yi destekleyen müttefikler karşılığında imtiyazlar kazanmış ve Babil-Hazar yayındaki belli başlı Akhamenid şehirlerini Herodot’ta Mitra olarak anılan Aphrodite/Anahit heykelleri ile donatmışlardır (mecazen) . Plutarch bu arada, başka bir rivayete göre, diye giriş yaparak bize bir Mitra tanımı daha yapar. Buna göre Mitra kaba tabirle at iziyle it izinin birbirine karıştığı kaotik günlerde ortaya çıkar ve arada çok masumun da canının yandığı esaslı bir temizliğe girişir ve ne zaman ki her şey süt liman olur o zaman idareyi tarafı olduğu Aydınlık’a teslim edip gelecekte uyandırılacağının bilincinde tedirgin uykusuna çekilir. Tarife esaslı bakarsak tasvir ettiği karakter doğrudan Senato tarafından olağanüstü yetkilerle donatılmış Pompey ve Pompey şahsında benzer yetkilerle donatılmış diğer Mitralar yani su aşırı faaliyetteki Roma generalleridir. Bu tarifte Plutarch evvelden Aydınlık lehine çalışan dış aktör gibi gördüğü Mitra’yı tamamen Aydınlık için çalışan iç aktör olarak görür.
Aradan 1700 yıl geçer. 1902 senesine geldiğimizde dünya dağılan imparatorluklar, kurulan ulus devletler ve kurulmak için sıra bekleyen alt grupların yarattığı yoğun trafik içerisindedir. Coğrafi keşifler, matbaanın icadı , savaş veya afetlerin biçimlendirdiği göçler etkisiyle insanların bir kısmı şimdiye kadar bildiklerinin gerçek dışılığını ispatlamaya çalışırken bir kısmı da eski metinlerde ve kutsal kitaplarda yazanların gerçekliğini ispata kendisini adar. Boğazköy tabletlerinin keşfi ile yaşanan heyecan da Franz Cumont adlı bir arkeolog Mitra konusunu seçer ve kitabı baştan sona okuyanların fark edebilecekleri üzere sıkça kendi önerileriyle çelişme pahasına da olsa sonuçta Mitra’yı Mazdaizm ve Mazdaizm’i de Yahudilik olarak tanımlar. 1942 revizyonundan anladığım kadarıyla kitabını eleştirenler Roma Mitra’cılığı ve Roma’nın ilk imparatoru Octavian Augustus arasındaki ilgiye dikkat çekerek itiraz ederler. Onların Augustus’ta ne gördüklerini bulamadım ama ben de farklı düşünmüyor ve Roma mitracılığının anahtarının Augustan okullardan çıkabileceğine inanıyorum . Vermasseren Cumont’u kısmen eleştirdiği kendi Mitra kitabında Herodotik Mitra’yı ihmal ederek Roma Mitra’cılığının birinci yüzyılda ortaya çıkmasına işaret edip, İsa peygamberin de bu yüzyıl başında çarmıha gerildiğini hatırlatır ve o sebepten Mitra ile Hristiyanlık (ve Yahudilik) arasında ilgi kurmanın absürd olmaması gerektiğini önerir. Günümüzdeki Mitra anlayışı büyük ölçüde Cumont’un tasvirinin tezahürüdür ve sözlükte Perslerin Işık tanrısı olarak tanımlanır.
Mitra normalde hiç merak ettiğim bir konu değildi ama başka bir çeviri projemin ortasında denk geldi ve neymiş diye bakarken dosya dosyayı, kitap kitabı açtı oldum ama galiba sonunda manasını çözdüm. Aşuwa diyalektinde göbekteyi T’yi TZS diye okursak M hükmedenidir TZS yani su Ra’sının yani askeri/kavminin. Yanlış anlama olmasın sözcük Aşuwaca demiyorum. Kerteriz aldım ama ve test ettim. Göbekteyi T’yi TZS’dan görmemin mantıklı bir nedeni var, hatta birkaç nedeni: TY/TI + R bir araştırmaya göre Phyrig kökenli bir sözcük olup su,deniz,nehir anlamlarına gelir. MÖ 750 ittifakında TYR Urartu diline geçer ve oradan Elam yurduna inerken TY, SI olarak okuduğumuz CY’ya dönüşür. (TZSR aşuwacada su askeri ya da kavmi demektir R’dan dolayı) . Mantıken TI’dan SI çıkması için Elamlar eğer peltek değildi ise kök sesin TS/TZS olması gerek diye düşündüm. Ama tabi Asurlar ve Akhamenidlerin T ile yazdıkları da S olarak okunduğu için (Aturia/Asurya; Mylitta/Mylissa) pelteklik sadece Elamlara mı mahsus ondan emin olamadım. Hitit ZZI’sı da belki aynı sestir.
Neden TY/TZSI?
Romalıların Mitracılık ile tanışmasına kaynak gösterilen kişinin adı o güne kadar tanıştıkları herhangi bir Anadolu ya da Part Mitradates’i değil ama titrini TYR’den alan Tiridates’dir. Ti+ ri/ dates Aşuwaca düşünürseniz su +asker + kanun = kanun gücüyle donatılmış su askeri anlamına gelir ve bu adamın Part lehine görev yaptığı yer yukarı Fırat havzasında, Part Armenia’sı olarak anılan kıyı hudut bölgesidir. Bölge için rekabete girdiği Romalı Ti+G+Ranes’in de TY’den beslenmesi ve Roma’nın en doğusundaki aynı su hududu için mücadele etmesi belki tesadüftür. Bu arada Tigris Dicle nehrinin eski adı olup TI = SU; G= toprak yer ve Ra= asker /kavim’dir – Tigranes = su+toprak askeri/kavmi. Tigran içine saklanan G’da TZSI kadar eski bir ses. Aşuwacada G toprak ya da herhangi bir yer anlamına gelir, keza Hitit, Hurri ve Asurlarda da. Hititlerde ve Hurrilerde G efendisine L ile bağlanır; gal ,lug,lugal gibi ve Asurlarda ise daha çok Aşuwacadaki gibi B ile bağlanır efendisine/babasına gab,gub,baga,gobr,ugba,vb gibi. Bu şekilde bakarsanız elimizde iki kök sözcük var: toprak (ga) ve su (tzsı). Akhamenidler bu sesleri garim ve tarim/tyarim olarak sözcükleştirirler tarım arazileri politikalarında.
Cumont 1902’de Mitra’yı Hindistan panteonuna bağlayınca aslında gayet yerel bir ses olan baga da Hint panteonuna bağlanır (algı perdelenmesi) ve Akhamenidlerin doğu fetihleriyle baga ve unutulmuş mitranın adapte edilip Anadolu ve Mezopotamya’ya getirildiği ve Romalıların da Akhamenidlerin devamı kabul edilen Partlardan diğerlerini değil ama sadece mitrayı öğrendiği savunulur.
Kronoloji gözetip Hitit- ve Hint mitralarından başlayacak olursak Vedalarda Mitra-he : Wourugaoyaotoish – Sığırların efendisidir; hazanghra –gaoshahe – bin kulak baivarecchashmano – ve on bin göz ile –… Ramno khastrahe _ (davet edildiği) Rama ülkesinde.
Rama ülkesi Hanigalbat/Mitanni olabileceği gibi Kizzuwatna’da olabilir veya başka bir herhangi bir yer çünkü Vedalar evrensel bir işleyişi öykü dili ile anlatır. Bir ülke diğerini işgal etmiş veya bir ülke/bölge diğerini bir sıkıntıda yardım için davet etmiştir. Sunasurra anlaşması üzerinden bakarsak Rama ülkesinin Hitit karşılığı Kizzuwatna krallığıdır zira Şupliliuma anlaşma ertesinde Kizzuwatnalılara hitaben ’Şimdi Kizzuwatna ülkesi artık Hititler’in sığırıdır ve onlar ahırlarını seçmişlerdir. Onlar Hurriler ile yaptıkları dostluk antlaşmasını artık bir tarafa bırakmışlar ve Hitit kralına dönmüşlerdir, der ve akabinde buraya bir asker-çoban-rahip Vedik deyişle Mitrahe atar. İlahideki Mitra-he net verilen sayısal değerlere göre 5500-11.000 kapasiteli bir askerdir, bugün yaşasa belki bir tümgeneral olup,muhtemelen yerel dini çeşitlilikleri yönetme ve dini anlaşmazlıkları çözme yetkisi ile de donatılmıştır.
İlahideki Rama ülkesinin Mitani olma olasılığı da var çünkü Hititler buraya damat-kralın daveti ile gelirler. Aynı Rama ülkesi Wilusa’da olabilir hatta Hititlerle alakası olmayan bambaşka bir yerde çünkü Vedik anlatım evrenseldir. Yine de ille de Vedaları Hititlerle eşleyeceksek Vedalardaki Mitra’nın kök hikayesine de bakalım : Mitra Batı Hindistan kıyıları egemeni iken kuzeyden gelen Indara ile Uruwana’ya yenilir. Indara öldürmediği Mitra’ya bir süre sonra ölümsüzlük şarabından içme hakkı tanır (terfi yolun açık demek istiyor burada) ve Mitra böylece Indara’nın ikincisi Uruwana’nın dengi ve astı olur. O günden itibaren Mitra genellikle Uruwana ile birlikte hareket eder ve o sebepten ikili ikiz tanrılar ya da varunamitra/mitravarun olarak anılır. Hititlere dönelim. Şupliliuma günleri. Yer Samandağ/Almina. Şupliliuma ordusu ile Kizzuwatna krallığındaki Iskenderun’a gelir, amaç Samandağ tahkimatını kuvvetlendirmektir. Gassula/Kaşka bölgesinde bir ayaklanma çıktığı haberini alır. Uruwanni ve Kuwatna-Ziti adlı bir gal nakad’ı ayaklanmayı bastırmakla görevlendirir. Gal Nakad Çoban beyi anlamına gelen askeri bir titrdir. Kuwatna-ziti Kizzuwatnalıdır. Vedik senaryoya göre Uruwanni’nin de bu durumda Ankara’dan yani Hitit başkentinden olması gerekir. Yani ortada biri prens/kurmay seviyesinden diğeri eyaletten iki asker- iki çoban vardır ve ikili imparatorun emri ile iç karadaki bir ayaklanma için hareket ederler. Bu senaryoyu Harran anlaşmasına uygulamak istersek Rama ülkesi konseptinde Hanigalbat’ın durumu ilahideki Rama ülkesi adaylığına uygun ise de Harran anlaşması oldukça net bir şekilde Hanigalbatlıların Hatti prensleri ile denk ve kardeş olup Hitit bürokrasisinde yer edinmeleri için biraz zaman geçmesi gerektiğini ifade eder. O yüzden burada çoğul mitra beyleri olarak anılan en az iki karakter fikrimce %100 Hattidir ve Mitanili değildir çünkü Mitanililer bu hakkı henüz kazanmamışlardır. Bu en az iki Hatti’den birinin Kizzuwatnalı olma olasılığı var ama Kizzuwatna gibi vasala /eyalete düşmüş diğer bölge sakinleri de olabilirler. Yani bence Hitit mitra beyi gal nakad’tır ya da gal mesedi iken gal nakad seviyesine indirilmiş tamamen askeri bir ünvandır. Ve mevzunun da inançlarla tapınmalarla ilgisi yoktur.
Buradan Akhamendilere geçiyoruz. Hititlerle Akhamenidler arasındaki 800 sene boyunca bir daha mitra sözcüğü duyulmaz ise de Akhamenidlerden 200 yıl kadar önce devamı oldukları Asurların II. Sargon’u Musski /Phyrig hükümdarından Musskili Mita diye bahseder. Ta-tya Asurlarda ve Akhamenidlerde SU, deniz, nehir , sulak ya da bataklık yer gibi anlamlara geliyor. Asur –Musski ilişkilerine bakarsanız bu tabletten kısa süre önce Çukurova Gökçay’ı aralarında hudut kabul ettiklerini göreceksiniz. II.Sargon Musskili Mita derken acaba ne kastetti? Su hükümdarı mı? Suyun hakları acaba kimdeydi?
Asurlar çöktükten 50-60 yıl sonra teorik olarak babası veya dedesi Asurbanipal’in sarayında yetişmiş olan Anzanlı Kurash Babil’in artan hegemonyasına bayrak açar ve o günlerde Babil’e bağlı komşu bölge G-utium askeri valisi Ugbaru (Aşuwaca yer beyi asker yani bölge askeri beyi/babası) ile birlikte MÖ 539’da Babil’e girer. Bu Ugbaru büyük olasılıkla Kurash’dan 100 sene kadar sonra Yahudiye’de Akhamenid databaga’sı olabilecek Ezra’nın kitabına mitradata olarak girer. Kurash günlerinde mitra ve data ünvanları henüz kullanılmıyordur, ünvanlar Akhamenid sistemine Kurash’tan bir kuşak sonra hükümdar olacak Daryuş günlerinde tanıtılır ve titrler Ezra günlerinde aktiftir. Fetihin dördüncü senesinde mevcut Babil valiliği lağvedilir ve yerine Babil ve Abar Nahara (Nehir Ötesi) adında yeni bir satraplık kurulur ve 520 senesine kadar bu satraplığı Babil kroniklerine CYMBYses olarak da giren Kambises’in Gubaru olarak yönetmiş olabileceği tartışılır. 520’de Ustanu’nun atandığı idare 516 Daryuş rejiminde Babil ve Abar Nahara adlı ama bu sefer iki ayrı satraplık olarak yeniden formüle edilir. Ustanu Babil’deki yerini korur , Fırat batısındaki Abar Nahara ‘ya ise (Suriye, Phoenicia, ve Palestine) Tattenai atanır. Kıbrıs bir olasılık su ötesinin su ötesi kontenjanından Abar Nahara ‘ya ve Tattenai’ye bağlıdır.
Geleneksel tarihe göre Akhamenidlerde sadece bir tane abar nahara yani su ötesi satraplığı vardır ve o da Babil batısındadır. Ancak Daryuş ve Xerxes’in kitabelerine baktığımızda her iki hükümdarın da su ötesinde listelediği ülke ve kavimlerin coğrafyalarını göz önünde bulundurursak misal Xerxes zamanında en az 5 su ötesi satraplığı olması gerekir ; tyaiy uskahya uta tyaiy dahyava tya paradraya suyun berisindeki ve suyun ötesindeki ülkeler (ile) su kavimleri . Daiva kitabesinde su berisine çekilen Arachoisa (Kandassar) Daryuş günlerinde su ötesinde listelenir, ancak Gandara (Kabul) her iki hükümdar zamanında da su ötesindedir, Arghandap nehri belki ayıraçtır. Anadolu’da Lydia ,Ionya ve Armenia su berisinde listelenir ama Kapadokya ile Caria ve ayrıca Thrace su ötesinde. Afrika’da Libya ve Nubia (Sudan) su ötesinde iken Mısır ,Elam,Atura,Babil su berisindedir. Bu listelemelere baktığımızda Daryuş günlerinde su ötesinden sayılan Tattenai’ın Athura’sı da Xerxes günlerinde su berisine çekilmiştir. 8 milyon kilometrekareyi aşan topraklara hükmeden bu adamlar belli ki su sıkıntısı çekmiyordu da idari yapılandırmada su ötesi su berisi derken önlerindeki haritayı nasıl tasarlıyorlardı? Neye göre ötesi berisi diyorlardı? Xerxes’den sonraki hükümdarlar da baga vazraka Aura Mazda’nın inayetiyle kralların kralı olmaktan duydukları gururu yansıtır ise de hiç biri Daryuş ve Xerxes gibi hükümleri altındaki kavimleri su ötesi berisi diye detaylandırmaz. Takip eden hükümdarlardan sadece II.Artaxerxes Ahura Mazda’nın inayetiyle krallar kralı olduğunu söyledikten sonra Anahita uta(ve) Mitra beni ve ülkemi korusun der ve bir başka yazıtta da Auramazdâ utâ Mitra baga pâtuv utâ imâm DHyaum utâ tya mâm kartâ ifadesini kullanır. Ve Auramazda ve Mitra baga (bey) ve imam dhyaum ve SU mam karta. Bu satır Aura Mazda ve tanrı Mitra beni , ülkemi ve inşa ettiğim (duvarı)korusun diye tercüme edilir ama TYA eğer su demekse ki su demek , o zaman ya bu duvarı su kenarında inşa etti ya da başka bir şey demek istedi diye düşünüyorum. Bir de Daryuş ve Xerxes Ahura Mazda’ya baga vazraka Aura Mazda derler, Artaxerxes ise Ahura Mazda için baga ifadesi kullanmaz ama sadece Mitra ‘yı baga olarak anar. Daryuş ile II.Artaxerxes’in yazıtlarını karşılaştırdığımızda ise Daryuş baga vazraka Aura Mazda ile başladığı sözlerine işlerini gerekçelendirerek anlatırken bütün tanrılarla birlikte diye tercüme edilen ama bana göre aslında bütün beyler/beyliklerle birlikte anlamına gelmesi gereken hada baga ibiss ifadesini kullanır.
Araştırmacılar Daryuş’un Baga derken Mitra’yı kastettiğini ya da aralarında Mitra’nın da olduğu diğer tanrıları kastettiğini söyler. Fakat misal Yehova’da Akhamenidlerdeki alt dini gruplardandı ve ordusunda Yahudi askerler de vardı. En azından ispatlanabilir bir dini topluluktular. Niye hiçbir yerde izine rastlanmayan ya da Akhamenidlerin hikâyesinin daha fazla geçtiği Anadolu ve Mezopotamya’da ve Mısır ‘da tanınmayan Hint Baga’sını andı da misal isis, Osiris ya da Apollo, ya da Zeus ya da Yehova’yı anmadı? Bu kültlerin tamamı hükmettiği kavimlerin itikatleri değil miydi?
Demek istediğim burada sanki bir manipülasyon var. BAGA bölge sakinlerinin zaten yakından bildiği bir sözcüktü bence ve kimse Baga dendiğinde Hindistan’daki bir tanrıyı anlamıyordu. Bence o itikadi farklılıkları olabilir ayrı konu ama kendisine destek veren tüm beylerini-beyliklerini kastetti. II.Artaxerxes günlerine geldiğimizde ise Daryuş’un bir araya getirip merkezileştirdiği idare iç savaşlar, ayaklanmalar ve dışarıdan müdahalelerle gevşemiş ve hatta çözülmeye başlamıştı. Belki o sebepten Artaxerxes II büyük dedesi gibi hada baga ibis yerine bazen Ahura Mazda yanı sıra Mitra ve Anahita desteği aramak ihtiyacı hissetti ve desteği bazen de sadece Ahura Mazda ve baga Mitra’dan bekledi. Öyle ise, Klemens ‘in Mars muadili gördüğü Mitra belki Artaxerxes günlerinde Mars’dan ziyade özerklik kazanmış bağıl satraplıklara karşılık geliyordu. Çünkü Akhamendilerin dinsel tarihine göre baş efendi Ahura Mazda’dır ve o aynı zamanda teorik olarak Mars’dır, ve araştırmacıların alt ve farklı kültten gördükleri baga, atar, vazya, haoma, mitra ,arya, vb (tyr hariç) Avesta’da Ahura Mazda’nın yardımcılarıdır ve TYR Avesta’da yer almamasına rağmen gerçek hayatta Ahura Mazda’nın en önemli yardımcılarındandır. TY’ ve CY’dan yürüyen bir dünya unvan var adamlarda (tabi eğer tyr ile mitrayı aynı görüp sadece mitrayı yardımcı ruh anmak yeterli demedilerse) Eğer Artaxerxes II bu yardımcılardan da herhangi birini değil ama Mitra’yı uta/ve diye ayırma ihtiyacı duydu ise ve ama bu arada diğer yardımcı ruh isimlerini ünvanlarda kullanmaya da devam etti ise ki etti, o halde Mitra sözcüğü ile diğerlerinden bir yönüyle ayrılan farklı bir grubu işaret ediyor olmalıdır diye düşünüyorum. Ve kastettiğini sanırım tahmin de edebiliyorum.
Kanun veren Mitra olarak tercüme edebileceğimiz data + mitra ünvanının ilk kez Daryuş zamanında mı yoksa halefi Xerxes zamanında mı kullanıldığı tartışmalı olsa da titri her iki hükümdarın da yakın akrabası Pharnaces’in Daryuş günlerinde su ötesinde iken Xerxes günlerinde su berisine çekilen
Arachoisa’da kullandığı biliniyor- titr muhtemelen su ötesinde sayılan Gandara/Kabul’u de kapsiyordu, tariften datamitranın isim değil unvan olduğu açıktır zaten. Pharnakes Persepolis’in hemen pupasında olan Arachoisa’ya direkt doğudan gitmek yerine önce kuzeye çıkar sonra İndus nehrini aşıp güney yönüne bir yay çizerek girer ve buranın nüfuzlularından bir adamı bagapata – toprak emini bey olarak kendisine ikinci atar .Mitralığı Indus nehrini aşmasından mı yoksa Gandara’yı da idare edecek olmasından mı kaynaklı belli değil. Her iki adam da kayıtlara haznedar olarak girer ancak haznedarlıkları Osmanlı’daki Seyfiye kalemi gibidir, datamitra Pharnakes bölgede ne var ne yok detaylı bir envanter çıkarttırır ve kim ne kadar ve hangi cinsten vergi ödeyecek, hangi tarlada ne yetiştirilecek, üzümdü şaraptı ve askerlerin istihkakı, devlete ödenecek paylar, esir ve kölelerin çalışma düzeni ve istihkakları, ticari mevzular, ambarlar güzergahlar vb detaylı bir işler listesi yapar ve bagapata’dan da bu işleri onun ve imparatorluk adına bölgede yürütmesini bekler. Bölgede asayiş sağlanana dek bagapata tarafından yürütülen işler ardından merkezileşmesi tamamlanmış yerel ofislere devredilir ve bagapata’nın ismine daha fazla rastlanmaz.
MÖ 411 senesine geldiğimizde hükümdar II.Darius Ochos’tur ve bu dönemde ikinci bir datamitra Elephantine/Mısır’da kayıtlara girer. Konu nehir taşımacılığı izni aldıktan sonra devlet işletmeciliğindeki Elephantine tersanesine bir nehir teknesi siparişi veren iki Mısırlı kardeşin şikâyetidir. Parasını ödemiş olmalarına rağmen sipariş ettikleri tekneyi inşasının tamamlanmaması nedeniyle bir türlü teslim alamazlar ve çareyi daha üst bir idare olarak olarak gördükleri Carialı iki deniz subayına yansıtmakta bulurlar. Carialı deniz subayları şikâyeti Mısır valisi Arsames’in naupata /deniz emini olarak da andığı mitradata’ya iletir, mitradata valiye gönderdiği yazıda ondan tersaneye bilirkişi gönderip sorunu doğrulatmasını ve şikayet haklı ise çözümünü detaylandırarak kendisine bildirmesini ister. Arsames tersane müdürüne naupata mitradata’nın yazısını referans göstererek göndereceği tekne ustalarının künye ve ziyaret tarihlerini bildirir. Sorunu doğrulayan ustalar siparişin tamamlanması için gerekli malzeme ve nakit ihtiyacını detaylandırır, rapor mitradata tarafından onayladıktan sonra görev malzeme ve nakit çıkışı yapacak yerel hazine ofislerine devredilir.
Bu yazışma trafiği çeşitli açılardan incelendi ve bahsi geçen naupata mitradata’nın Elephantin’de yaşayan bir tekne simsarı ya da tersane müdürü olabileceği veya o günlerde Elephantine limanına yanaşmış bir savaş gemisi komutanı olabileceği gibi fikirler öne sürüldü. Hiç birine katılmamamın en büyük nedeni o günlerdeki bir nehir teknesi en fazla 15 metredir, ve şimdiki gibi komplike ekipman ile donatılmamışlardır. Carialı deniz subayları ile naupata mitradata bence sivil simsar dahi olsalar Elephantin’de değildilerdi ve bu tekneyi hiçbir zaman görmediler, çünkü görselerdi sorunu doğrulat ifadesi kullanılmazdı, bakınca sorun ne? görürlerdi diye düşünüyorum. Ayrıca Arsames’in naupata mitradata’nın yazısını referans göstererek tersane müdürüne yazı göndermesi mitradata’nın tersane müdürü olma olasılığını düşürür. Zaten tersane müdürü olsa yine sorunu bilir doğrulatacak usta istemez. Yazışma diline bakarak bu tarihte Mısır veya Elephantine nereye bağlı olabilir diye düşündüm. 450’lerde bölge 10 yıllığına Grek kontrolüne geçer ama Akhamenidler geri alırlar – teyakkuz hali sürüyor olsa dedim, Carialı bahriyelilerle birlikte en uygun datamitra adayı olarak Tissaphernes’de karar kıldım. Thucydides’in olağanüstü yetkilerle donatılmış ve tüm kıyılardan sorumluydu diye anlattığı Tissaphernes. Bu Tissaphernes üzerinden gidersek Artaxerxes II’nin uta Mitra’dan kastettiği bence büyük olasılıkla İç Savaş’tan önce veya hemen sonra özerklik kazanan su ötesi satraplıkları hatta belki tamamı da değil ama batı Anadolu ve bağlı alt birimler olması gerekir diye düşündüm yani Hititlerdeki gibi bir nevi gal nakad –eyalet askeri. Demişken İonya,Caria ve Lydia satraplıklarını yürüten Tissaphernes’in biyografisi Hititler pasajındaki Kizzuwatnalı Kuwatna-ziti’nin biyografisine hayli yakındır. İkisi de mesedilikten nakadlığa indirilmiş olası soylardan gelirler ve kıyı bölge asker idarecileridirler, amfibidirler. Tissaphernes iç savaşta Artaxerxes II’yi destekler.
Toparlarsak Akhamenidlerin biri Arachoisa diğeri doğru iz sürdü isem Batı Anadolu ve Doğu Akdeniz’de olmak üzere bilinen iki datamitrası var bu durumda. Babil kroniklerinde CYMBYses olarak anılan Kambizes’in de ilk datamitra olma olasılığı var- sadece bu adamın günlerinde henüz data-kanun veren ünvanı henüz kullanılmıyordur fakat CY eğer TY ise ki öyle deniyor, M –Mitra’nın M’si olsa By’da Ba /Bey/baş olsa Cymbyses de bal gibi bir çeşit datamitradır. Ama tabi M’den anlamak gereken Aşuwacadaki gibi hükmeden /hükümdar mı yoksa abara nahara modeli üstünden ÖTESİ mi? TY ile MİTY arasındaki fark tam olarak ne? Pratiklere bakınca TY su berisi, Mi ile destekli TY ise su ötesini de kapsıyormuş gibi geldi bana.
Aşuwaca’yı kerteriz aldım ama düşünürseniz ty/sı, ba/be, ga/ge,ar/ra/re/er ,he/ah/he evsenldir ve her dilde kök olarak vardır. Aşuwaca belki diğer dillere göre daha az deforme olmuştur ve ses yakınlığı yakalamama yardım etmiştir. İz sürmede başarılı olduğuma inanıyorum ve bulduklarımdan çıkardığım manayı sizi fazla yormadan aktarabildiğimi umuyorum. Çünkü fazla karışık bir konu ve tanrı değildi iddiamı destekleyen bir çalışmaya ben rastlamadığım için zorluk derecesi katmerlenen bir yazı oldu. Sıradaki yazım Romalılardaki Mitra olacak – bu kısım yeterince karmaşık olduğu için onu ayrı bir başlık yapmaya karar verdim. Okuma nezaketini gösterdiğiniz için teşekkür ederim.
Faydalandığım Kaynaklar
Hitit Çivi yazılı Belgelere göre Çoban- Turgut Yiğit
Hitit Siyasi, Kültür ve Dini Dünyası ile Tevrat’ın Mukayesesi – Vatan Altaş
Suppliuluma I dönemi’nde Suriye ve Mezopotamya ile ilişkiler -Özlem Sir Gavaz
Hitit Çağında Anadolu – Sedat Alp
Hitit Devletinin Siyasi Antlaşma Metinleri -Güngör Karauğuz
Hitite Warrior – Trevor Bryce
Hurri-Mitani Devleti - Tuncer Balkaya
Anadolu’da Mitra Kültü -Erkan İznik
Diyarbakır ve Cevresindeki Dini Anlayısta Mitolojik Unsurların Etkisi - Hayreddin Kızıl
Rig Veda ve Avesta Tanrı Panteonundaki Benzerlikler -Hayreddin Kızıl
Anahita and Mithra in the Achaemenid royal inscriptions -Dr. Israel Campos Méndez
Theophoric names as a matter of faith: the case of Mithras - Israel Campos Méndez
The Mysteries of Mithra – Franz Cumont
Mitras the Secret God – M.J.Vermaseren
Herodot tarihi
Plutarch and Herodotus –The beetle in the Rose – Randall M.Colaizzi
The Administration of the Achaemenid Empire -Christopher Tuplin
Taxing Achaemenid Arachosia: Evidence from Persepolis - Rhyne King
Karia bölgesinde Persler ve Karia satraplığı – Anıl Arslan
Some Notes on Karanos in the Achaemenid Empire – Eduard Rung
Judeans of Egypt in the Persian period (539-332 BCE) in light of the Aramaic Documents - Esko
Siljanen
The Elephantıne papyri in English – Bezazel Porten
Just why did Cambyses conquer Egypt? Herodotus’ logos of Cambyses’ Egyptian campaign: his story
as history - Elizabeth Irwin
Ugbaru is Darius the Mede (539/538 BCE)
Encyclopædia Iranica online
Apollo and Khshathrapati, the Median Nergal, at Xanthos - M a r t in S c h w a r t z
Thee Goddesses of Pre-Islamic Arabia (Al-Lāt, Al-‘Uzzā, Manāt) – Zofia A. Brzozowska
The Romano-Parthian Cold War: Julio-Claudian Foreign Policy in the First Century CE and Tacitus'
Annales - John J. Poirot
Livius-online
Avesta.org