bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Kopsirgen Orhan Baran

facebook-paylas
MUĞLA İLİ-KÖYÇEĞİZ İLÇESİ ‘ne Bağlı DÖĞÜŞBELEN KÖYÜ
Tarih: 21-10-2021 19:34:00 Güncelleme: 21-10-2021 19:44:00


MUĞLA İLİ-KÖYÇEĞİZ İLÇESİ ‘ne Bağlı DÖĞÜŞBELEN KÖYÜ

Döğüşbelen Köyü Muğla İlinin Köyceğiz ilçesine bağlı bir Abaza=Aşuwa Köyüdür. Köy, Muğla iline 50 kilometre bağlı olduğu ilçeye 10 kilo metre uzaklıkta bulunmaktadır.

Döğüşbelen Köyü halkı 1858-1859 yıllarında Kafkasya’dan göç etmiştir. Ancak göç tarihinden köye yerleşime kadar’da epey bir zaman geçmiştir. Zaman geçmiş derken uzun  uzun yıllar değildir.belki dört beş sene..

Döğüşbelen köyü halkının nüfus kayıtlarındaki doğum yeri  olarak Sohum  yazılı ise de bu kayıtların gerçekle pek ilgisi yoktur.

Döğüşbelen halkı Türkiye’ye göç ederken Sohum Limanında gemiye bindiler. Bu yer sohumda hali hazırda liman ve binek yeri değil. Ama göç tarihinde herhalde gemi ya da teknelerin yanaştıkları bir yerdir. Bu gün bu yerde anıt bir heykel vardır. Abhaz ya her giden bu anıtı ziyaret etmektedir. Ben kendi şahsıma 1989 yılından itibaren her sene ziyaret ederim, sadece ben değil Abhaz’ya ya giden her Abaza ziyaret eder.

Döğüşbelen köy halkı kendilerini bildi bileli ne Abhaz ne Apsuwa diye kendilerini tanıtmamışlardır. Ne diye kendilerini bildirmiş ve lanse etmişlerdir. ABAZA…

Döğüşbelen köyü halkı bu günkü Abhaz’ya sınırları içerisinde yaşıyan bir halk değildir. Döğüşbelen köyü halkı bu günkü Abhaz-Rusya sınırına yakın ADLER ve Adler’in kuzeyinde yaşayan ABAZA’lardır. Bu Abazalar Müslümanlığı kabul etmiş halktır. Abhaz’ya da yaşayan= Abhaz ( bu tabir Gürcülerin Apsuwalara verdiği bir addır) lar ise Hıristiyan dinine mensuptur. Bu itibarla Döğüşbelen köy halkı Müslüman olduğuna göre Abhaz’ya dan gelmeleri düşünülemez.Nitekim  Köy halkı köye yerleşir yerleşmez idarecilerden ilk istekleri Köye bir cami yapılması…  Biz neyiz Abazamıyız, Abhazmıyız-Apsawa mıyız diye sorma hakları vardır.

Değerli Döğüşbelen Abaza kardeşlerim şu gerçeği iyi bilin…

ABAZA=AŞUWA=APHAZ=APSUSUWA hepsinin kökü birdir. Hepsinin de dili birdir.

Ancak, diyalekt farklılığı vardır. Örneğin Apsuwa=otur=wta Abaza=Asuwa=wça der. 

Hepsi bu kadar. KÖKÜMÜZ BİR ÖZÜMÜZ, BİR DİLİMİZ BİR, TARİHİMİZ BİR, ÖRF ve ÂDETİMİZ (Habze) BİR, kısaca HERŞEYİMİZ BİR…

Kısaca ifade edecek olursak tarihsel kökümüz bir… Tarih bizleri ABAZA diye anar. Bu günkü adlandırılışımızı yine kısaca şöyle ifade edebiliriz. Abhazya da yaşayan Abazalar kendilerine APSUWA Abhazya dışında yaşayan Abazalarda Aşuwa der. Aşuwavalar Bu gün Rusya Federasyonuna bağlı Karaçay Çerkesk Özerk Cumhuriyetinde yaşamaktadırlar. Aşuwalarda AŞKARAWA ve TAPANTA diye diyalekt bakımından ikiye ayrılmaktadır. Döğüşbelen Köyü halkı geldikleri yere göre Aşkarawa  diyalektiği ile konuşuyorlardı.

Döğüşbelen köyünde yaptığım araştırmalara göre dil bilen hiç kimse kalmamış. Örneğin 83 yaşında hemen hemen köyün en yaşlısı olan biriyle görüştüm. Dil bilmediğini köyde de dil bilen kimsenin olmadığını söyledi Asimilasyon Döğüşbelen köyünde tüm hızıyla işledi… Bir halkın öz dilini yok etti.

Döğüşbelen köyünde yaşayan Abazalar her ne kadar dillerini kaybetmişler ise de Abaza olduklarını unutmadılar.Sülale adlarını ve habzelerini (örf adet) kaybetmediler. Asimilasyon canavarından bu kadarını kurtarmak da büyük bir başarı…

Döğüşbelen köyü ilk kuruluşunda saf bir Abaza köyü idi.Ancak;Bu köye çevrede  yaşayan Yörüklerin köye 1936 tarihinden itibaren yerleşmeleri soncunda köy halkı ister istemez komşularıyla Türkçe konuşmaya başlamış öğretim de Türkçe olduğu için Abaza köy halkı dilini unutmaya başlamış bugünkü tarihlere gelindiğinde DİL olayı kalmamış Köyde sadece bir YAŞBA BARABAROS =EMGAL ACI KA kalmış.Bu değerli kardeşimiz de aslında dil bilmiyor.Kendisine gelmek ,kendini bulmak ve dil öğrenmek için büyük bir çaba içinde….Yaşba Barbaros gerçekten takdir edilecek saygı duyulacak bir kardeşimiz…Barbaros’un yaptıklarını dil bilen Abazalar bile yapamamıştır.Yaşba Barbaros’u Abaza lara yaptığı hizmet ve köyüne ilişkin bilgileri kendi becerileri ile internet ortamına aktardığı  ve bir wep sayfası oluşturduğu için kendisini kutluyorum.Bu arada değerli kardeşimizin web site bilgilerini aktarayım.http//dogusbelenakita.tr.gg.

Döğüşbelen Köyünde yaşıyan Abaza sülaleri

Şuanda köyde yaşayan sülaleler: Ahba=Axba (Ахба)- Akaraç=Karaşay (Къарашай) Avrısa=Rus (Аурыса=рус )- Ayrına=Ayrınba (Айрына=Айрынба)- Bağüden (Баг1выдан)- Barçan (Барчан)  Bedia (Бедиа)- Galdıma (Галдыма)-Gırcın (Гырджын)- Hurhmal (Хурхмал)- Kaba=Kab (Къабба=Къап)- Müfidaa (Муфида)- (Nevey=Nogay )- Sabua (Сабуа)-Tsarguş (Царгвыш)- Yaşba (Йашба)-Butba=Abıt (Бутба=Абыт)-( Х1ватыщ)

İsmi  tespit edilipte köyde biten sülaler: Butba, Hötüş,  Döğüşbelen köyünde şu anda 100 kişiye yakın Abaza kişi yaşamaktadır. Ancak Bu nüfus kadar da dışarıda yani Türkiye nin çeşitli il ve ilçelerinde yaşamaktadır.

Kısaca ifade edersek bu köy Abaza halkının toplam nüfusu yaklaşık 200 kişidir. Köyün geçim kaynağı tarım ve narenciye ye dayanmaktadır.

Merak edenler için yazıyorum. Axba sülalesi Türkiyenin bir çok Abaza köyünde bulunmaktadır aynı zamanda Karaçay Çerkesk Özerek Cumhuriyeti hudutları içersinde bulunan Abaza köylerinden beşinde yaşayan Axbalar vardır. Hötüş sülalesi hem Kafkasya da hem de Türkiye de ilk aklıma gelen Yozgat Çekerek ilçesi Çayırözü köyünde, Yaşba sülalesi Sivas-Yıldızeli Halkaçayır köyünde ve KaraçayÇerkesk Özerk bölgesinde en az iki köyde bulunmaktadır.

YAŞBA BARBAROS’UN TOPLADIĞI BİLGİLER

Döğüşbelen akıta TARİHİ

Döğüşbelen Akıta

1864 yılında Rus çarlığı ile Kafkas halkları arasında 300 yıldır süre gelen savaşın çarlık lehinde bitmesi ile tüm Kafkasya topraklarını ele geçirdi. Rus çarlığı Kafkas halklarına 2 seçenek sunmuştu ya Kuban ötesine de ki topraklara ya da Osmanlı imparatorluğuna sürülmek. Kuban ötesinde gitmek istemeyen topluluklar yığınlar halinde büyük bölümü gemilerle imkânı olanda karayolu ile Osmanlıya zorunlu göçe maruz kalmıştır. Muhacirlerin işleri ile ilgilenmek üzere kurulan Muhacir Komisyonu hemen görevine başlayarak gelen muhacirleri iskân etmeye başladı. İskânların düzenli olarak yapılması amacıyla ihtiyaç duyulduğunda görevliler atamak suretiyle iskân işleri merkeze bağlı olarak yürütülüyordu. Mesela, Menteşe Sancağı dâhilinde bulunan Köyceğiz Kazası’na gelen muhacirlerin iskânlarını sağlamak amacıyla Mahmut Efendi aylık 200 kuruş maaşla görevlendirilmişti. Bu zorunlu göçe maruz kalan Kafkas halklarından Abhazlardan bir kısmı aydın vilayetinin Köyceğiz bölgesinde Döğüşbelene iskân ettirilmiştir (Döğüşbelen Köyü Kütük defterine ilk kaydedilenlerin Doğum yerleri Sohum olarak görülmektedir). İskân sırasında 40 hane yerleştirilmiş olup hane başına 200 dönüm arazi verilmiş (Aydın vilayet salnamesi ne göre 1890–91 yıllarında Döğüşbelen de 44 hane ve 222 nüfus bulunmaktadır). Döğüşbelen, ilk olarak Menteşe sancağına bağlı olarak yönetilirken, liva (ilçe) teşkilatının kuruluş tarihi olan 1283te (1867) Köyceğizin de ilçe olmasıyla Köyceğize (Yüksekkum) bağlanmıştır. Köyün resmi kuruluş yılı 1868’dır (Anlatıldığına göre ilk yerleşim şuan ki köyü merası olarak kullanılan araziye olup daha sonra köyün şuan ki merkezinin olduğu yere evlerini yaparak köy kurulmuştur). Abazalar ilk olarak köye bir camii, kahvehane ve okul ve değirmen yapmışlardır. Sulama amaçlı olarak bahçelere Nannam çayından arıklar vasıtasıyla suyu getirerek tarımsal üretim yapılmaya başlanmıştır (anlatıldığına göre tahtadan kürek yaparak bu kürekler vasıtası ile kazılıp açılmış). Günümüzde narenciye üretimi ile geçinen şirin sessiz ve huzurlu bir köydür. Son çıkarılan büyükşehir ile Muğla’nın büyükşehir yapılması ile köyceğize bağlı bir mahalleye dönüşmüştür.

Köyün Adı

Köyün eskilerince adlandırılan ismi Avga’dır

Belen yerel dilde tepe anlamına gelmektedir. Adından da anlaşıldığı üzere Döğüşbelen döğüş tepesi anlamına gelir. Anlatıldığına göre iskân zamanında yöreye yerleşen Abhazlar değirmen yapmak istemişler. Yörede bulunan değirmenin sahibi ağa bunu duymuş ve yaptırmak istememiş. İlk seferinde yanına aldığı kolluk kuvveti ile yapılmakta olan değirmeni yıktırmış. Köyde yaşayan Abhazlar değirmeni yapmanın yollarını aramışlar aralarında anlaşarak bu sefer ağa gelirse hep birlikte hareket ederek ağaya karşı çıkmayı kararlaştırmışlar. 2. sefer değirmenin kurulduğunu duyan ağa değirmeni yıktırmak için geldiğinde köy ahalisi topluca hücum ederek köyün sırtını dayandığı tespihli tepe mevkiinde ağaya bir temiz sopa çekmişler, canını zor kurtaran ağa değirmenin yapılmasını engellemeyi bırakmış. Kurulan değirmen ile kendi ürünlerini öğütmekle hem de civar köylerden gelen insanların ürünlerinin öğütüldüğü bir değirmen olmuş.

Köyceğiz Gölü’nün kuzeyinde bugün Döğüşbelen ismiyle anılan köy ilk olarak Çerkez Köy adıyla kurulmuştu71. Günümüzde bu adla anılan mevcut bir köy yoktur. Aynı yerde Döğüşbelen ismiyle bir köy bulunması bir isim değişikliğine işaret etmektedir72. Yani, Menteşe Sancağı’nda muhacirlerin toplu halde iskânı ile kurulan köy eski adıyla Çerkez Köy, bugünkü adıyla Döğüşbelen’dir. Dağınık halde yerleştirilen muhacirler belki baskın nüfus içinde eriyip gitmiştir. Ancak toplu yerleşimle kurulan köyler varlığını ve kültürünü bugün bile sürdürmektedir. Bugün hala Muğla bölgesinde Döğüşbelen’in Çerkez Köyü olarak tanınması buna işarettir. Geç bir tarih olmasına rağmen 1308/1890–91 tarihli Aydın Vilayeti Salnamesi’nde geçen bilgiler bize aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Bu salnamede yer alan haritada Köyceğiz ve Yüksek kum Köyü’nün kuzeyinde Çerkez Köy gösterilmiştir73. Fakat aynı salnamede Köyceğiz Kazası’nın 38 köyüne ait emlak ve nüfus bilgileri verilirken Çerkez Köy adı geçmemekte bunun yerine kullanılan Döğüşbelen Köyü’nün ise emlak sayısı 44, nüfusu ise 222 olarak verilmektedir74. Yine, 1313/1895–96 senesinde Köyceğiz’in 56 köyünün75 arasında, 1314/1896–97 senesinde 58 köyün76 arasında ve 1315/1897–98 senesinde 57 köyün77 arasında Çerkez Köy değil Döğüşbelen ismi geçmektedir. Yani Çerkez Köy ismi kısa zamanda Döğüşbelen olmuştur. (71 Aydın Vilayeti Salnamesi’nin giriş kısmında yer alan “Aydın Vilayeti Haritası”nda Köyceğiz’in ve Yüksek kum Köyü’nün Kuzeyinde “Çerkez Köyü” adıyla bağımsız bir yerleşke gösterilmiştir. Bkz. Aydın Vilayeti Salnamesi 1308, Cilt: I, (Yazar: Cemiyeti Rüsumiyye Azasından İbrahim Cavid). 72 Mesela, 1308 tarihli salnamedeki haritada Çerkez Köy adı geçerken 1928 yılında Çerkez Köy adı geçmemektedir. Bunun yerine Döğüşbelen adı geçmektedir. Son Teşkilatı Mülkiyede Köylerimizin Adları, Hilal Matbaası, İstanbul 1928, s.92; Yine 1973 İl yıllığında da Döğüşbelen ismi yer almaktadır. Cumhuriyetin 50. Yılında Muğla–1973 İl Yıllığı, s.94.

Günür Karaağaç'ın Köyceğiz Kitabından alıntılar

Köyceğizin ekonomik yapısı; Çerkesler (abhazlar) Döğüşbelene geldiler .Onlardan birçok teknik bilgi aldığımız gibi ipek böcekçiliğini de onlar getirdi

Yörenin ilk sahipleri; Muğla’ya 1876 dan sonra gelen Çerkeslerden (Abhazlar)bir kısmı ilçemize yerleştirildi.

Bazı yer adları ve anlamları; Döğüşbelen yöreye 19.yy sonunda Kafkasya’dan Çerkesler (Abhazlar) gelirler. Fakat burada Hasançavuşlar ve Davazoğulları yaşadığından aralarında kavga çıkar . Belen tepe anlamına gelmektedir. Bu yöreye Döğüştepe den dolayı döğüşbelen adını vermişlerdir

Gelin törenleri

Çerkeslerde (Abhazlar) bebek erkekse gümüş saplı kırbaç toka ve gümüş at takım getirilen hediyeler arasında önemli bir yer tutardı

Aile düzeni

Çerkeslerde (Abhazlar) Köyceğiz yöresine çok farklı sosyal düzen getirdiler . Örneğin sandalye ve mutfak eşyalarının birçoğu onların kültürel miraslarından öğrenilmiştir

Veli Çetinkaya (Kavalcılar) (1925)

Çocukken evvela Toparlara yerleşmişler, ölüm gelince Döğüşbelene gitmişler. Bugün bile onların yaşadığı gölün kıyısı toparlar sınırında olan yere ''ÇERKEZ YURDU'' denir.

Ali Rıza Sarıhan

Döğüşbelen’de okudum. Öğretmenimiz Ahmet Tevfik Belenoğlu idi. Çerkezler insaniyetliydi, tüm köylerden daha medeniydiler. Çerkezleri, Hamza bey bir yerde toplamış.

Cemil Bey iri yarı bir adamdı. Savaşa katılmış. Çok misafirperverlerdi, düğünleri görgülü idi.

İsmail Tufan(1911)

Çocukluğumda Döğüşbelen de çok saz ev vardı. Köyümüze 1937de portakal geldi. Daha evvel her taraf ay ağacı ile doluydu. Ben çerkezlerin son günlerine rastladım. Adet ve törelerine bağlıydılar. Bu yaşıma kadar Çerkezler kendi aralarında ve çevrelerinde hiçbir şekilde huzursuzluk yapmadılar ve dostluğa önem verdiler dedi.

Nazmi Çoskun (1907- 2001): Mehmet Coşkun dedem Kafkasya’dan gelme Döğüşbelen’e 30 hane, Özbaşına 60 hane ve Çürükardına 70 hane yerleşti. Babama Dalamanlı Mehmet derlerdi. Buraya gelen Cerkezler Kafkasyadan Apsını’dan gelmişler dedi.

Zaferler Mustafa Okulu (1924): Yöremize geçen yüzyılda Çerkezler getirilerek yerleştirilmiş. Onlar çok kültürlü ve görgülü insanlardı. Çerkez Cemil Efe meşhurdu tarihe mal olmuş bir insandı.

Döğüşbelen

Ali Belenoğlu (1929): Çerkezler Döğüşbelende yerleşik iken Yörükler geldiler çerkezler onlara yer sattı. Onlar asil ve vakur görünüşlü adamlardı. Özellikle Çerkezler; cura, ud, mızıka (akordion) çalarlardı. Öyle ki her boş anda evlerde kadınlı kızlı akordion ve ud çalınırdı.

Yöre halkı masa, sandalye, perde gibi ev eşyalarının kullanımını ilk kez onlardan gördüler. Çerkezler deri kapmaca oyunu oynarlardı. Erkekler evleninceye kadar kahvehaneye çıkmazlardı. Kalpak denen yünden dokuma başlık giyerlerdi. Eskiden özel olarak Döğüşbelene çerkestavuğu yemeğe gelinirdi dedi.

Karya'dan Carretta'ya Ortaca Meral Beltan, Günur Karaağaç Osmanlı-Rus savaşlarından sonra, Rusların yoğun baskılarına dayanamayan Çerkezler ve Azeriler, Kafkasya’yı terk ederek önce 80 ailelik bir kafile ile, ''Otun saz, kuşun kaz'' olduğu yerler arayarak bugünkü Döğüşbelen civarına bir kısmı da Fevziye köyü Karakum mevkiine yerleşirler. Bunların çoğu, o günlerde yaygın hastalığı olan sıtmadan ölür.

Tek Abaza Köyü, Döğüşbelen

Muğla-Fethiye yolu üzerindeki Döğüşbelen, Köyceğiz'den 10 km. önce, Kaunos antik kenti sapağında bulunuyor. Son derecede bakımlı, modern, narenciye bahçeleri içerisinde şirin bir köy

 

SELAMİ KALAY

1828-1829'da Rusya hem Osmanlı'ya hem de İran'a savaş açmış ve kazanmış. Sonraki yıllarda devam eden savaşlar sonucunda Kafkasya topraklarının neredeyse tamamını ele geçirmiş. Evlerini ve yurtlarını terk ederek Balkanlar ve Anadolu'ya göç etmek zorunda kalan Müslüman topluluklardan biri de Abazalar ve Çerkezler olmuş. Bunlardan bazıları deniz yoluyla önce Samsun'a çıkmışlar sonra Düzce ve Balıkesir bölgelerine gönderilmişler. Bazıları da Muğla'nın Köyceğiz bölgesinde, Döğüşbelen ve Dalaman'a yerleştirilmişler. Daha sonra bu gruplar birleşerek Döğüşbelen'i yurt edinmişler. (1863-1864

TOPRAK KAVGASI

Abazaların bölgeye gelişlerinden önce, Tavaslı Mütesellim Osman Ağa ile güçlü bir Yörük aşireti olan Hasan Çavuşlar arasında, Tespihli Tepe denilen yerde, toprak anlaşmazlıklarından kaynaklanan kavgalar nedeniyle köye bu isim verilmiş. Abazaların köye gelişlerinden bugüne kadar ise hiçbir olay meydana gelmemiş. 1935 tarihinde köye gelip yerleşen Tavas Yörükleri ile de farklı kültürlere sahip olmalarına rağmen örnek bir yaşam oluşturmuşlar.

AYDIN BİR KÖY

Muğla-Fethiye yolu üzerindeki Döğüşbelen, Köyceğiz'den 10 km. önce, Kaunos antik kenti sapağında bulunuyor. Son derecede bakımlı, modern, narenciye bahçeleri içerisinde şirin bir köy. Sıcakkanlı, aydın insanlarıyla, köy meydanındaki kahvehanede sohbet edip köyü tanımaya çalıştım. 25 yıllık muhtar Yaşar Yılmaz(68), Ahmet Gökpınar(71), Mustafa Ölmez(67) ve Hayati Önal(83) Abazaları anlattılar;

''Dedelerimiz Sohum doğumlu, kendi dilimiz var, babalarımız biliyordu ama bizler öğrenemedik. Bize genel olarak Çerkez diyorlar ama Şapsıh, Abzıh, Gabartey var, Adikler var. Bunlar birbirlerini anlayabilirler ama bizim dilimiz farklı. Buraya gelirken 80 hane yola çıkmışlar giderek 40 haneye düşmüşler. Askere gidenler, seferberlik, hastalıklar derken azalmışlar. Bu köyde ilk baştan beri kavga, hırsızlık hiçbir şey olmamıştır. Okuma oranı yüzde yüzdür. Beni 1955'te mezun eden öğretmenim Erol Kaya ile halen görüşürüz. 1927'de bu bölgede bir Köyceğiz ilçesinde bir de bizim köyde ilkokul varmış. Ortaca, Dalaman bile buraya gelirmiş okula. Köyümüzde ayrıca okul, cami, fırın ve kahvehane aynı meydanda bir arada bulunuyor. Bunlar her köyde yoktur. Burada Abaza gelenekleri devam ediyor.

EVLER ÇOK TEMİZ

Bizim en önemli özelliğimiz evlerimizin çok temiz olmasıdır. En ünlü yemeğimiz Sızbal'dır. Çerkezler tavuğu cevizle yaparlar, adı Çerkez tavuğudur. Bizimki de aynı ama biz susam yağıyla yaparız, Sızbal deriz. Hepimiz narenciye üreticisiyiz. Zaten tarımdan zor geçinirken bir de 2-B kanunu ile tebligatlar geldi. Devlet kendi arazilerimizi bize çok yüksek fiyatlardan satıyor. Mesela, Hayati Önal'a 151.000 TL. geldi. 100.000 TL. gelen var, 80.000 TL. var; ödeyemezsek altı ay sonunda arazi üzerindeki hakkımız sona eriyor. Fiyatlar çok yüksek.''

Hiç olmazsa, içlerini dökecek küçük bir sohbet ortamında az da olsa rahatlayan dostlarımıza, ikram ettikleri çay ve nefis ayran için teşekkür ederek, narenciye bahçeleri arasından başka bir güzelliğe doğru yola devam ediyorum.

EKİNCİK KOYU

Sahillerimizde halen bakir kalan koylar var mı? diye soruyorsanız, evet var, örneğin Ekincik koyu. Muğla-Fethiye yolundan Döğüşbelen köyüne döndükten sonra 35 Km. uzaklıkta. Karşınıza önce yörenin en eski köylerinden Hamitköy çıkacak, devamındaki Sultaniye köyünden sola dönerseniz Çandır-Kaunos antik kentine, sağa dönerseniz yaklaşık 20 Km. sonra Ekincik Koyuna ulaşıyorsunuz. Tavas Yörüklerin yaşadığı ve yakın zamana kadar, kendilerinin deyimiyle her biri gaz tenekesi büyüklüğünde karpuzların yetiştirildiği, pamuk, susam, arpa, buğday ekilen bu küçük ve verimli koy turizmle tanışmış. Tepedeki seyir terasından ilk gördüğünüz durgun, lacivert bir deniz, yemyeşil bir orman ve duyduğunuz ise sadece ağustos böceklerinin sesi oluyor.

Kıvrılarak inen yolun sonunda geniş bir kumsal, sakallı palmiyeler altında birkaç turistik otel, pansiyon ve çadır kamp alanı ile Ekincik koyundasınız. Ben "Arap Dayı"nın market kamp yerinde kaldım, deniz kenarında çadır yeri 20 TL. elektrik, sıcak su, duş imkanları ile çok sakin ve sürekli esen bir üzümlü çardak altı var. Ekincik de, küçük otellerde fiyatlar 50-85TL, Lüks oteller 100-150TL. arasında değişiyor, bunlara sabah kahvaltı ve akşam yemeği dahil. Köyceğiz'e kadar otobüsle gelenler için, her sabah 09.30 da Ekincik dolmuşları var, 45 dakikada ulaşım sağlıyor.

DENİZİ ÇOK TEMİZ

Ekincik Koyu'nda nem oranı çok düşük, denizi temiz, özellikle sabah saatlerinde durgun, öğleden sonra hafif dalga oluşuyor. Sürekli denizden gelen esinti akşam saatlerinde yön değiştirerek dağın serinliğini getiriyor. Koyun sol tarafındaki Limon Burnuna yakın eski maden iskelesi küçük bir marinaya dönüştürülmüş, şansınız varsa ünlü isimleri yatlarında güneşlenirken görebilirsiniz. Fener burnuna yakın kumsaldaki ''Kaptan Beach Cafe'' gençlerin uğrak yeri. Balık avcılığına meraklı olanlar burada çok şanslı, zıpkın ve olta ile başta lağos olmak üzere bolca balık avlayabilirler. Kısacası, kelimenin tam anlamıyla kafa dinleyecek bir deniz kenarı arıyorsanız Ekincik koyu size göre bir yer. Antalya'dan buraya tatil yapmaya gelenler olduğunu da söylersem başka söze gerek var mı?

CARETTA YUMURTALARI

Bu yazımı bitirdiğim gece, sevimli bir Caretta kaplumbağası Ekincik sahiline çıktı. Uzun bir yürüyüşten sonra, uygun gördüğü sezlongların arasına yumurtalarını bıraktı. Sabahleyin yuvaya bir işaret konup yetkililere haber verildi. Küçük Ceylin, Pembiş ismini verdiği kaplumbağanın yuvasında nöbet tutup kimseyi yaklaştırmadı yanına. Yavrular iki ay sonra yumurtadan çıkacaklar.

Çerkes Cemil Efe(Butba Cemil Kocaefe)

1881 Köyceğiz Özbaşı doğumlu olup Abhazyanın Dal bölgesinden çıkan Butba sülalesinden Ali ağanın oğludur. Anne tarafı Kabıphadır. Osmanlı ordusunda görevlerde bulunmuş  (2.Abdülhamit’in Selanik’te sürgünde muhafız kıtalığı, 1dünya savaşında galiçya cephesi) olup kurtuluş savaşı zamanında Köyceğiz de kuvay-i milliye hareketine katılıp kendi kızanları ile birlikte Demirci Mehmet efenin öncülüğündeki aydın cephesinde görev yapmış, Konya isyanın bastırmasına katılmıştır. Savaştan sonra ölünceye kadar Döğüşbelen de yaşamış 1957 yılında vefat etmiştir.

 

Cemil efe ile ilgili Yazılar

Günür Karaağaç’ın Köyceğiz Adlı Kitabından Kurtuluş Şavaşında Köyceğiz

1.Dünya Şavaşı sonrasında Kuva-i Milliye Hareketleri başladı. Köyceğiz yöresinde Çerkes Cemil Efe ve kızanları ayrıca Necmeddin Aydınalay ve sayısızca yiğit insan mücadeleye katıldı.

Köyceğiz’li Kuva-i Milliyeciler, yörede bir zamanlar jandarmalık yapmış olan padişah taraflısı Arnavut Yahya, Ödemişli Ahmet gibi hainlerin kurduğu güçlerle uğraşmak zorunda kalmışlardır. Fakat ne yazık ki bu vatansızlar her çarpışmada birkaç vatanseverimizi öldürdüler. Bunun üzerine Köyceğizli Kuva-i Milliyeciler, Demirci Mehmet Efenin yanında bulunan Döğüşbelen köyünden Çerkes Cemil Efeden yardım istediler. Cemil Efe Köyceğiz’e gelerek Arnavut Yahya’nın emrindeki vatansızları yok etmeyi başardı.

Günür Karaağaç’ın Köyceğiz Adlı Kitabından Milli Mücadele Sonrasında Köyceğizde Siyasal Yaşam

9 Eylül1923 tarihinde Halk fıkrasının Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulmasının hemen ardından 20 kasım 1923 tarihinde Ankara çıkışlı resmi yazıda Anadolu ve Rumeli müdafa-yı hukuk cemiyeti idare heyetinin aynen halk fıkrasında da görev yapacağı bildirildi. Bu yazı üzerine Köyceğiz deki müdafa-yı hukuk cemiyeti üyeleri halk fıkrasının Köyceğizdeki kurucu ve üyeleri oldular. Chp nin Köyceğizde ki kurucuları arasında şu kişiler vardı:

Tavaslıoğlu Hacı Osman Efendi, Tahir Ağaoğlu Osman Ağa , Tevfik Bey (Baykent), Selahi Bey (Gültekin), Hamdi İlhan, Şükrü İlhan, Sabri Başoğlu, Ahmet Tevfikefendi, Arnavut Hamit Ağa, Giritli Ali Rıza Efendi, Ethem Efendi, Çerkes Cemil Efe

Yaşayanların Ağzından Kurtuluş Şavaşı

Mehmet Halilbeyoğlu (Yangılı) : (1900-1993)

O zaman yirmi yaşındaydım. Demirci Mehmet Efe, Tavaslı İsmail, Çerkez Cemil Efe'ler bir cephe tuttular.

Onun gibi pısırık insanlarda vardı. Biride Köyceğiz’de idi. Arnavut Yahya, gene Arnavut kökenli biri daha vardı. Abdurrahman bey (Yüzbaşı). Bu zat, Yahya’yı desteklediğinden memlekette çok hayâsızlıklar çıktı. Ayrıca birkaç kişi daha askerden kaçıp hainlerle bir olunca Kuva-i Milliye Reisi Demirci Mehmet Efe, Döğüşbelen’li Cemil Efe ve Fethiye’den Karaçulhalı Ali Onbaşı, Yahya’yı yakaladılar ve Zeytinalan’ında öldürdüler. Ödemişli Ahme’ide ortacada tutup cezalandırdılar. (1991 yılında alındı bu bilgiler)

Kazım Gök : (1911-1993)

Yunanlılara karşı savaştı. Köyceğiz’de Cemil Efe, Cemal çavuş, Salih Çavuş… Katıldılar.

Âdem Erdoğan: (1977)

Dedem Ali onbaşı eşkıyanın eline düşer . Kız kaçırma olayından Ali onbaşının başı belaya girer. Çerkes Cemil efe dedemi kurtarır. Bu yüzden oğullarından birinin adını Cemil koyar ( Cemil Erdoğan Fethiye’de serbest komisyoncu)

Mehmet özer: 1940)

Albay Kazım Kap, Enver paşanın yaveriymiş. Sarıkamış harekatından sonra Çerkez Cemil efe ile Kazım Kap arasında iletişim kurulur. Konya’da çıkan Konya Mehmet delibaş isyanının bastırılmasında onu görevlendirir . Elinde bulunan kılıçlarından birini Cemil efeye vererek: Bu kılıç Şeh Şamilin kılıçlarından birisidir. Bunu sana emanet olarak veriyorum der. Bu görev sonrası Cemil efe köyceğiz yöresinde asker kaçaklarını yakalamak Heyet-i Nâsıhalarla mücadele etmek Çine cephesinde savaşan birliklere yiyecek ve içecek sağlamaktı. Onun bu başarısı tarihe geçecek önemdedir.,

Cemil efe ölümü sırasında eşine; ''Kazım kaptan aldığı kılıcın emanet olduğunu ve günü geldiğinde verileceğini söyledi'' Efenin ölümünden kısa bir süre sonra Kazım Kap Döğüşbelen köyüne gelerek söz konusu kılıcı efenin eşinden aldı'' dedi.

 

Şükrü Gökpınar: (1926)

Çerkes Cemil efe Cumhuriyet halk partisi Köyceğiz ilçe teşkilatının kurucularındandır. Çerkes Cemil efe ilk zamanlar efe kıyafeti ile gezerdi halkla ilişkileri iyi idi, sohbetlerde bulunurdu. Uzun boylu gösterişli birisiydi. Ata biner ve nargile içerdi. O iyi bir okuyucuydu. Sürekli ulus gazetesi okurdu. Onun okumaya sevgisinden herkes etkilendiğini günümüze taşıdı. Çerkes Cemil efe  yi dönemin içişleri bakanı Namık gedik köye gelerek ziyaretinde bulundu elini öptü . Efe ona; Ben bu ülkenin kurtuluşunda görev aldım sizleri buralara gelip ziyaretinizden ötürü kutluyorum. İstanbul eski valilerinden Fahrettin Kerim Gökay ın davetleri üzerine İstanbul’a giderdi  Cumhuriyetçi köylü millet partisi başkanı Ahmet Tahta kılıçla görüşürdü . Yine Mareşal Fevzi çakmak'ı görmeye gittiğini onunla birlikte fotoğraflarının olduğunu biliyoruz. Kazım Kap Beşiktaş kulübü genel sekreterliği yapmış Cengiz Kapın babasıdır '' dedi

Faik şen 

Çerkes Cemil Efe iri yarı birisi idi. Halk onu severdi. Domino oynardı. Çizmeli idi. Atla gezerdi. Başında süslü tülbent sarık vardı ölünceye kadar böyle gezdi. Çarşıya pek az çıkardı.

 

Çandır, Alirıza Varol: Çakal Molla yunanın önünde duranlardandır. Aydının köprübaşını Çakıcı efe ile birlikte tutmuş ve onlara karşı koymuştu. Çerkes Cemil Efe Aydın köprüsüne bayrağı dikti ve yunanı geçirmedi dedi.

Salih Karataban (Salih çavuş, Salih efe) (1890-1942):

16 Mayıs 1919 da Muğla’da menteşeliler müdafaayı vatan cemiyeti kurulur. Siyasal ve sosyal yapısını oluşturan bu cemiyet 19 Mayıs 1919 da yerel milis kuvvetleri ile bir disiplin altında birleşme ve bu kuvvetleri cemiyete bağlama kararı alır. Bu karar gereğince Muğla’nın önde gelen efe ve zeybeklerinin katılımıyla Muğla Serden Geçtiler müfrezesi kurulur. Bu müfrezenin kurulduğu günlerde Karabörtlenden Köyceğize kadar milis yönetimi Çerkez Cemil Efeye geçer.

Kuvayı İnzibaticiler içinde en azgın olanı Arnavut Yahya'dır. İnzibat komutanı Abdurrahman bey'de Yahya'yı korumakta, hatta gizliden gizliye desteklemektedir. Köyceğiz Kuvayı Milliye Komitesi, Demirci Efenin Köyceğiz Milisler sorumlusu Çerkez Cemil Efe'den destek ister. Göl yöresi Çerkez muhtar Yakup Ağa, Çerkez Cemal Çavuş, Çerkez Rıza Bey, Kuvayı Milliye Milis Başları Salih Efe (Salih Karataban), Çakallık (Dalaman) Karakol komutanı Baş Çavuş Tahir Tosun tarafından Kuvayi milliye sorumluluk zinciri içinde güven altına alınır. Arnavut Yahya ve Damat Feritçiler işbirlikçileri ortadan kaldırılır.

(Dr Salih Karataban kaynak kişi)

Çerkez Cemil Efe nin ailesi İnegöl’den Köyceğize yerleşmişlerdir.

15 Mayıs 1919 da Yunanlılar İzmir’e çıkınca Anadolu’nun her yanında işgale karşı tepkiler arttı ve bu isyan yerini yerel örgütlenmelere bıraktı 16 Mayıs 1919 da menteşeliler müdafaa-i vatan cemiyeti kuruldu. Ardından Muğla Serden Geçtiler müfrezesi teşkilatlandı o sırada Köyceğiz ve Gökova arasının yönetimi Çerkez Cemil Efeye bırakıldı. Salih Karataban çavuşa ise Yüksekkum ve göl kıyılarında ki yönetimden birinci derecede sorumlu oldu. Kuvayi milliye’nin Köyceğiz komitesi oluşturulur Tavaslı Hacı Osman Efendi, Tahir Ağaoğlu Osman Ağa, Tevfik Baykent, Selahi Bey (Gültekin), Hamdi ilhan, Şükrü ilhan, Sabri Başoğlu, Ahmet Tevfik Efendi, Arnavut Hamit Ağa, Ali Rıza Efendi, Ethem Efendi, Milis Kuvvetlerinin denetimi ve kontrolü Çerkez Cemil Efe İle Salih Efeye bırakıldı.

Muğla devrim gazetesi 3. Akyaka Uluslar arası Edebiyat Günleri Sona Erdi adlı yazıdan

http://www.mugladevrim.com.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=403:3-akyaka-uluslar-aras-edebiyat-guenleri-sona-erdi

Muğla’nın Kafkas kimliği önce Köyceğiz’in Döğüşbelen’ine yerleşen Kafkas göçmenleriyle oluşur. Çerkez Cemil Efe Milli Mücadeleye kendi kuvvacı kimliğiyle Köyceğiz’i hazırlar

 http://www.gazilerdergisi.com/site/arsivicerik/147.htm yazısı

Bu Zeybeklerin yanına Yedek Subaylarında verilmesi sonucu ortaya çıkan birliğe Muğla Serdengeçtiler Müfrezesi adını verdiler. Bu birlik kurulduğu Günlerde şu Efeler vardı.

1- Göktepe - Belenge- Dürüngüme yaylasında: Dillik Efe

2- Marçalıdağları - Milas Ovası dolayında: Gilim Efe

3- Yatağan Dolayında: Yatağanlı Şeyh Mehmet Efe, Abiköylü Kasralıoğlu

4- Gökova-Ula dolayında: Gemitoğlu Şükrü Efe, Hacı Badıoğlu Mehmet Çavuş

5- Karaböğürtlen - Köyceğiz arasında: Döğüşbelenli Cemil Efe

6- Fethiye Ovasında: Bagilarlı Alaman Efe

7- Marmariste: Dayım Halil Oğlu ve Koca Mustafanın Oğlu

8- Datça da: Allahbilmez, Reşadiyeli Ahmet Çavuş, Bursalı Ahmet Efe vardı.

Kara Kekik (dedem ve ninem) http://www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=59539

Dedem çevresi tarafından sayılıp sevilen, daima güçsüzün yanında olan, zorbaların korktuğu, lafı sözü dinlenen bir efsaneymiş… en yakın arkadaşları Saraç Mehmet Efe, Süleyman Dağdelen, Dağdelen Ahmet Efe, Çerkes Cemil Efe imiş, hem silah arkadaşları hem gönül dostları…

30 Ağustos Zafer Bayramı ve Çerkesler . Mehmet Gülün yazısı

http://www.kafkasdiasporasi.com/yazar.asp?yaziID=2780

DIRENIS ÇAGRISINA KOSAN ÇERKESLER

Direniş için çağrıda bulunan Rauf Bey, Bekir Sami Bey ve Ethem Bey gibi bu çağrıya uyarak derhal cepheye kosan veya kendi bölgelerinde müfrezeler oluşturup, ülkenin müdafaasına katkıda bulunan, aşağıda isimleri kayıtlı olan müfreze kumandanları da çağıranlar gibi Çerkestirler.

Bahriye Binbasi Aziz Bey, Bandirmali Halit Bey, Eski Subay ve Gerillaci Sarı Efe Edip Bey, Emekli Yüzbasi Tevfik Bey, Teselya Yenisehirli Hafiz Hüseyin Bey, Sindirgi'da Kaymakam Tevfik Bey, Inegöl Abaza Müfrezesi Komutani Izzet Bey, Gönen Kaymakami Esat Bey, Eskisehir'den Yetim Ibrahim Bey, Mugla'dan Çerkes Cemal Bey, Karacabey'den Sefer Bey, Dagistanli Cemal Bey(Sonradan Gökbayrak Taburu Komutanligina atandi) Manyas'tan Tagig Sevket Bey, Karamürsel'den Çerkes Cemil Bey, Köycegiz'den Çerkes Cemil Bey, Karamürsel'den Tsey Davut Bey, Balikesir'den Yusuf Ziya Bey, Manyas'tan Yusuf Bey, Bursa'dan Refik Bey, Inegöl'den Kazim Bey

http://www.derinport.in/turk-osmanli-ansiklopedisi-94/askeri-imamlar-94104

Köyceğiz: Tavaslıoğlu Hacı Osman, Tahirağaoğlu Osman Ağa, Tevfık Bey, Müftü Ali Rıza Efendi, Şükrü İlhan, Hamdi İlhan, Cemil Efe, Ethem, Selahi ve Tevfık144

http://www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/s27/17temel.pdf

Muğla’daki jandarma kuvvetlerinin bölgedeki çetelere karşı kayıtsız kaldığı ve bu nedenleAsayişsizliğin önlenemediği, Yatağan ve Milas bölgesinde faaliyet gösteren Mıstık ve Şeyh Mehmet çetelerinin cepheye sevk edilebilmeleri için Kuvâ-yı Milliye reislerinden Bozüyüklü Hacı Süleyman, Demirci Mehmet Efe ve Milli Süvari Müfrezesi Kumandanı Çerkez Cemil Efendi’nin girişimde bulundukları, cepheye katılmamakta direnen Mıstık Çetesi’nin Cezalandırılması için Umum Kuvâ-yı Milliye Kumandanı Demirci Mehmet Efe’den izin İstendiği belirtilmiş, sonunda da çetenin ya cepheye sevk edilmesi ya da imha edilmesi Gerektiği bildirilmiştir17.

http://www.belgeler.com/blg/tip/koycegiz-sosyal-siyasal-ve-ekonomik-yapisi-1923-1960-the-social-political-and-economic-aspects-of-koycegiz-1923-1960

46 Bu bilgi 8.2.1990 tarihinde Mehmet Halilbeyoğlu ile yapılan görüşmede elde edilmiştir. Uykucu, a.g.e., s.207. Ünal Türkeş,a.g.e. s.279’da aynı olayı şöyle açıklar: Komite işi önce iç çekişmelerden ele alır. Arnavut Yahya ve Ödemişli Ahmet adlarındaki iki Osmanlı Jandarmasının yörede sürdürdükleri Kuvayı İnzibatiyeci, yani, Damat Feritçi propagandalar tedbir geciktikçe büyüme belirtileri göstermektedir. Nitekim Çayan köylü Efe de yerli işbirlikçi olarak bu iki olumsuz kişiye katılmış köylere uzanan etki alanı genişlemeye başlamıştır.Kuvayı İnzibatiyeciler içinde en azgın Arnavut Yahyadır. Onu hile ile tuzağa düşürmekten başka çare yoktur. Yoksa kendisi de Arnavut olan Köyceğiz Jandarma Komutanı Piyade Üsteğmen Abdurrahman Bey Yahya'yı korumağa devam edecek, hatta onu gizliden destekliyerek iç huzurun daha bozulmasına neden olacaktır.Köyceğiz Kuvayı Millîyesinin işin çözümüne bulduğu formül şöyledir:Halen Demirci nezdinde bulunan Köyceğiz Milis Güçleri Komutanı Çerkez Cemil Efenin Nazilliden kaçtığı yalanı uydurulacaktır. Cemil Efe Köyceğiz yönüne geledursun, Göl yöresi de Çerkezler Muhtarı Yakup Ağa, Çerkez Cemal Çavuş, Çerkez Rıza Bey, Müzaharet Süvarisi, Yangılı Mehmet Efendi, Kuvayı Millîye Çete başları Salih Karataban ve Yerkesikli Aşçı Şerif ile Çakallık Karakolu Komutanı Köyceğizli Başçavuş Tahir Tosun tarafından tek tek ve Kuvayı Millîye Başkanlığına uzayan müteselsil sorumluluk zinciri halinde güvenlik altına alınacaktır.Tuzak iyi hazırlanmıştır. Haberi duyan Yahya ve çevresi atıp tutmağa başlar. «Bize mazbata yapanların, Nazilliye şikayet edenlerin, üstümüze gelecek Kuvayı Millîyecilerin kanlarını sinkaf edeceğiz» yollu açık ve edep dışı tehditlere kadar ileri varırlar. Birgün Köyceğiz Meydanında etrafına topladığı «avanesine» «korkak Cemil firar etmiş, şimdi gelsin bakalım, Yahya kimmiş göstereyim, Padişaha karşı gelmek neymiş bildireyim» derken, ulu çınarlar arasında Çerkez Cemil Efe'nin kahraman görüntüsü belirir. Bu perde, uygulanan planın son devresidir. Artık Yahya ve etrafı Kuvayı Millîyenin sıkı kerpeteni arasındadır. Onların öldürülüp fesat tohumlarının tarladan toplanması, Köyceğiz'in ileriye uzanan yolunda büyük ferahlık yaratır.

 http://hakkindabilgial.com/tarih/kurtulus-savasi/11315-kurtulus-savasinda-mugla.html

Merkez Teşkilâtlanması

Merkez teşkilâtlanmasını takibeden günlerde hemen bütün kazalarda ve nahiyelerde Kuva-yı Milliye teşkilâtları kuruldu. Bu teşkilâtların önde gelen kişileri şunlardı: Hasan (Zengin) Bey, Mütfü Yusuf Ziya (Bilgivar) Efendi, Resulzâde Hacı Halil (Eskitürk) Efendi (Bodrum); Tuhfezâde Fehmi Bey, Ömer Ihsan Bey (Datça); Çeşmeli Osman Bey, Kamil (Sıkman) Bey, Salih Zeki (Pekin) Bey, Dr. Vasfi Bey, Hilmi (Döğerli) Bey, Kara Çulhalı Osman Ağa, Süleyman (Harmandar) Bey (Fethiye); Tavaslıoğlu Hacı Osman Efendi, Tahirağaoğlu Osman Ağa, Ethem Efendi, Çerkez Cemil Efe (Köyceğiz); Binbaşı Erip Bey (Marmaris ); Halil İbrahim Efendi, Feyzullah Ağa, Osman Zeki (Özer) Bey, Müftü Hayati Bey, Bahaddin Ağa, Balcızâde Hüseyin Efendi (Ula); Fehmi Ağa, İbrahim (Abdioğlu) Efendi, Nebiköylü Şeyh Mehmed Efe (Yatağan); Ömer Ağa, Eğrioğlu Ali Çavuş (Yerkesik).

Fotoğraflar:

NOT: Makalenin daha önce yayımlandığı Abhaz Haber de birkaç kadının dilimizi öğrenmek istiyoruz. Köyde dört beş kişi dil biliyor konusunda bilgi. Yukarıda belirtmiştim. Ben bu köye gittim.83 yaşında kişi ile görüştüm. Adam dil bilmiyor. Ve köyde de dil bilenin olmadığını söylüyor. Bu konuyu Yaşba Barbaros”a sordum. Verdiği bilgi: 1955 veya 1956 yıllarında Düzce den bir aile köyümüze göç etti. Bu aile fertleri Abazaca biliyorlardı. Ancak uzun yıllar konuşmaya konuşmaya dillerini konuşma özelliğini kaybettiler. Sadece otur kalk nasılsın iyi misin kaldı. Bu kadarı da dil bilmek ise bir diyeceğim yok.

 

 



Bu yazı 2329 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI