bursa escort bayan

Altıparmak Escort Eve Gelen Escort Gemlik Escort Görükle Escort İnegöl Escort Karacabey Escort Kumla Escort Masöz Escort Mudanya Escort Nilüfer Escort Osmangazi Escort Otele Gelen Escort Rus Escort Sınırsız Escort Travesti Escort Ukraynalı Bayan Escort Yıldırım Escort
altıparmak escort çarşamba escort eve gelen escort gemlik escort görükle escort gürsu escort heykel escort inegöl escort iznik escort karacabey escort kestel escort masöz escort mudanya escort mustafakemalpaşa escort nilüfer escort orhangazi escort osmangazi escort otele gelen escort rus escort sınırsız escort üniversiteli escort whatsapp escort yıldırım escort
adalar escort adana escort anadolu yakası escort ankara escort antalya escort arnavutköy escort ataşehir escort avcılar escort avrupa yakası escort aydın escort bağcılar escort bahçelievler escort bakırköy escort balıkesir escort başakşehir escort bayrampaşa escort beşiktaş escort beylikdüzü escort beyoğlu escort bodrum escort bursa escort büyükçekmece escort çanakkale escort çatalca escort diyarbakır escort düzce escort edirne escort elazığ escort esenler escort esenyurt escort eyüp escort fatih escort gaziantep escort gaziosmanpaşa escort güngören escort istanbul escort izmir escort kadıköy escort kağıthane escort kartal escort kocaeli escort konya escort küçükçekmece escort kuşadası escort malatya escort maltepe escort marmaris escort mersin escort muğla escort pendik escort rus escort sakarya escort sancaktepe escort sarıyer escort şile escort silivri escort şişli escort sultanbeyli escort tuzla escort ümraniye escort üsküdar escort yalova escort
Bugun...


Editör'den

facebook-paylas
Kardeşlerimiz Abhazya'mız (Abhaz Mahkemesi)
Tarih: 27-01-2020 15:27:00 Güncelleme: 27-01-2020 15:54:00


Sakarya Abhaz Derneği Başkanı Bganba Oral tarafından şahsima hediye edilen Kardeşlerimiz, Abhazya'mız isimli kitaptan alıntıdır. Cengiz Bganba'nın anlatımı Oktay Chkotua'nın çevirisi ile bizlere ulaşan bu olay kadim Abhaz Halkının bilge yapısına güzel bir örnek. Türkiye'de yaşayan Abhazlara ait söylenceler,tarihi materyaller ve mektuplar. içeriği olan Kardeşlerimiz, Abhazya'mız isimli kitap gibi suyuzüne çıkması lazım geldiğini düşündüğüm nice hikayeler, anlatılar mevcut. Sözlü Tarih çalışmalarımın bir kısmında kayıt almaya çalıştığım bir çok anlatım inşallah bir gün siz takipçilerimin elinde olacak. Yapılacak o kadar çok işimiz var ki yanlızlık, imkansızlık yüzünden gecikmelere sebep oluyor. Kardeşlerimiz, Abhazyamız isimli kitabın ortaya çıkmasına değerli katkıları olan Ruslan Guavüba ( yayına hazırlayan)Huhut Bganba, Timur Bganba, Zaur Bganba, Valeri Bganba, Rada Canberk Kobaş Bganba (Dizayn) ile isimleri belirli kişilerce bilinen gizli kahramanlara selam olsun. 

 

Özen Atsanba

Abhaz Postası

 

Abhaz Mahkemesi.

 

-Türkiye‟deki Guma köyünün, Argunaa‟larla Tıquaa‟ların arasında geçen bir olay nedeniyle yaşadığı büyük sıkıntı.-

 

Guma köyü Türkiye‟de bulunan Abhaz köyleri arasında en yüksek rakımda konuşlananların başında gelir. İçerisinde geyiklerin dolaştığı eşsiz çam ormanları, insanın ömrüne ömür katan buz gibi pınarları ve tertemiz havasıyla bulunmaz bir yerdir burası. Bu güzelliklerinin yanı sıra, hem toprakları bereketli, hem de insanları oldukça misafirperverdir. Derler ki, Guma köyünde önünüze konan sofranın üzerinden bir atlı bile atlayıp geçemezmiş. Bu güzel köyde, Ayüdzaa‟lar, Argunaa‟lar, Cuğdaraa‟lar, Tıquaa‟lar, Pıştaraa‟lar, Adzınaa‟lar ve Trapşaa‟lar gibi sülalelerden 126 hane yaşamaktaydı. Guma‟lılar, önceleri ormanlardan dolayı büyük oranda hayvancılık yapmaktaydılar, ama daha sonra devletin ormanlarda kesim yapmaya başlaması üzerine bu alanda da çalışmaya başladılar. Guma köyünün insanları özellikle de gençleri çalışkan ve becerikliydiler. Her yerde onları diğerlerinden ayırt etmek mümkün olabilirdi. Kısaca söylemek gerekirse Bolu, Düzce, Adapazarı ve İzmit civarında ne kadar köy varsa hepsinin arasında Guma parmakla gösterilir ve ondan “Küçük Abhazya” diye bahsedilirdi. Ancak bu güzel ve mutlu köyün içine bir Şeytan eli değerek, bütün Abazalar arasında “hiç yoktan böyle bir şey nasıl olur” dedirtecek kadar fındıkkabuğunu doldurmayan bir sorun yüzünden köyün ve köylülerin huzuru alt üst oluverdi.

 

-Nasıl oldu?-

 

Önceleri geniş topraklarıyla, alt tarafı üç Abhaz köyü, üst tarafları ise yüksek zirveli dağlarla çevrili, ormanlarında geyiklerin evcil hayvanlar gibi dolaştığı, 120 hanelik güzel bir Abhaz köyü idi Guma. Bereketli topraklarında mısır, buğday ve fasulye gibi ürünler öyle bol olurdu ki anlatmakla bitmez, köyleri hayvancılığa da elverişli olduğundan her ailede yüzlerce büyük ve küçükbaş bulunurdu. Bolluk ve bereket içinde yaşayan köy halkının diğer köyler tarafından örnek gösterilen, adeta biri birileri için ölümü göze alacak kadar bağlılıkları da vardı, ta ki uğursuz şeytan bu köye uğrayana kadar. 1948 yılının aralık ayında Tıquaa‟ların gençleri bir kötülük düşündüler. Argun Harun‟un oğlu Argun Temşug, kurşun işlemez denilen türden aslan gibi bir adamdı, köye 3 kilometre kadar mesafede geniş toprakları vardı. Temşug, 15 hane kadar Abaza olmayan aileyi getirip buradaki topraklarına yerleştirerek yarıcı olarak çalıştırmaya başladı. Bir süre sonra başkalarının da topraklarını satın alarak burasını adeta küçük bir köy haline getirmiş, aralarından bir kız ile de evlenmişti, artık bazı günler oradaki evinde, bazı günler ise Guma‟daki evinde kalmaktaydı. Zamanla eşi onu öyle kendisine bağladı ki gözü başkasını görmez oldu, ancak bu yarıcılar her şeye rağmen kendisinden Tanrı‟dan korkar gibi korkmaktaydılar. Öte yandan baba Harun Argun, sadece köyünde değil Abazaların bulundukları her yörede tanınan ve değer verilen biriydi. Sözü uzun, ama tatlıydı ve her daim bilinmeyen yeni bir şey söylerdi, Argunlar Guma köyünde 4 hane idiler, ama köyde hatırları büyüktü. Gençlerinin saygılı tavırları, örf adet konularındaki hassasiyetleri herkesce iyi bilinmekteydi. Temşug‟un dayıları Ayüdzba‟lardı, Ayüdzba Hac Magu‟ın torunuydu. Qaja bu küçük köyü oluşturması ve günden güne geliştirmesi Tıquaa‟ların gençlerini kıskandırdı ve Tıquiypa Qaja diye tanınan ve sevilen birinin oğlu olan Tıquiypa Cabir, Temşug ile ilgili hır çıkarınca bir Cuma günü bütün köyü cami avlusunda toplayarak konuştular. Toplantıda çoğunluk Aydzaa‟larda olup onlar da Argun Temşug‟a akraba olduklarından dolayı toplantıyı tarafsız yönetmesi için Cudar Mamsır‟a söz verildi. O‟da, “Dinleyin! Bizler vatanımızdan ayrı kaldığımızdan beri iyi ve kötü günde hep birlik ve beraberlik içinde olduk. Her şeyimizi kardeşçe paylaştık. Yeni yetişen geçlerle nasıl oluruz bilemiyorum ama inşallah bu güzelliği bozmayız. Bu gün burada köyün yukarısına yerleşenlere asla toprak satılmamasını karar altına almak için toplandık, bundan böyle hiç kimse bizden olmayan birine asla toprak satamayacak, Temşug evladım, sen de dinle, bu karara herkesten çok senin dikkat etmen gerekiyor!” diye köylülerine seslendi.

 

Herkes karara razı olacaklarını dile getirdi. Argun Temşug‟da, “değerli büyüğümüz çok güzel ifade ettiler, ben de aralarında olduğum için yakından biliyorum, o insanlar çalışıp kazanmaktan başka bir şey düşünmüyorlar, bir kere topraklarımızı satın almaya başlarlarsa artık bu işin önüne geçemeyiz!” diye fikrini söyledi. Sonunda bütün köylü fikir birliği etmiş halde dağıldılar. Ancak kötülük peşinde olanlar kazanlarını kaynatmaya devam ediyorlardı, içlerinden biri, “Temşug getirip yerleştirdiği Trabzon‟lulara bir cami yaptırıyor, ama caminin avlusunu iyice genişletip bizim topraklarımıza sokmuş, bütün bunları kasten yapıyor” diye gizlice fitne sokmayı başardı. Ertesi gün, 4 kişi Tıquaa‟lardan 3 kişi de onların yeğenleri olan Ayüdzaa‟lar ile diğer bazı köylülerden olmak üzere bir grup, küçük köye doğru yola koyuldular. Grup, cami yapılacak olan yere değil de Temşug‟un kaldığı eve yöneldi. Temşug‟un, köyün aldığı kararı bildirmek üzere akşam bu tarafa geldiğini biliyorlardı. Kendisine seslendiklerinde onların içindeki kötülüğü nereden bilsin, hemen dışarı çıktı. Avlunun dibinde yaşlılar durmaktaydılar, bazı gençler ise uzakta bekliyorlardı. Temşug, yaşlılarla konuşmaya başladığı anda ahırın arkasında saklanan Tıquiypa Cabir sessizce arkadan gelerek bıçağıyla öldürücü bir darbe indirdi. O sırada amcası Tıquiypa Şaadet‟de sanki Temşug‟u seviyormuş gibi elini ensesine koyup kendine çekmekteydi Cabir bıçağını daha rahat kullansın diye… Yere uzanan Temşug, son nefesinde Cabire dönüp “Sen ki abisi ölünce yengesiyle evlenen bir köpek soyusun, bana mı acıyacaktın!” diye seslendi. Gerçekten de, Cabir‟in büyüğü ölünce, büyükleri “çocuklar yetim kalmasınlar” diye gelinlerini onunla evlendirmişlerdi. Sonra boynunu tutan Şaadet‟e “bana nasıl sevgi(!) gösterdiysen, dilerim günün birinde sana da gösterirler!” dedi. En sonunda ise Mehmet‟e dönüp, “cahile namus ne gerek, bizim düşmanımız yabancılar olmalıydı. Şimdi beni iyi dinle, bu yara beni öldürecek, ama babama söyle, beni değil Halkımızı düşünerek karar versinler!” diyerek son nefesini verdi. Kötü haber anında duyuldu, herkes şaşkınlık içerisindeydi. Her zaman halkının koruyucusu bilge bir kişi olan Argun Harun‟un oğlunun ölümü, sadece köylülerini değil, tüm Abhaz toplumunu derinden sarstı. 1948 yılının aralık ayı yas ayı haline geldi ve görülmedik şekilde kalabalık bir cenaze töreni düzenlendi. Olaya karışanların aralarındaki akrabalık bağları da şöyleydi: Temşug‟un annesi Ayüdzaa‟lardandı, Cabir‟in halası ise Temşug‟un dedesinin (anne tarafından) kardeşinin eşiydi, onun dışında Cabir‟in kız kardeşi, Temşug‟un amcaoğlu ile evliydi. Yani Ayüdzaa‟lar, Argunaa‟lar ve Tıquipa‟ların ilişkileri görenleri kıskandıracak kadar iyiydi. Bu yüzden olayı duyanlar kulaklarına inanamayıp şaşkınlık içerisinde nedenini öğrenmeye çalışıyorlardı. Köyün tamamına yakını Argun Harun‟un avlusundaydılar, hatta Tıquipa‟ların da çoğu oradaydı. Zaten Argun Harun yakınlarını toplayıp şöyle söylemişti: “Aman gözünüzü seveyim, ben seksen yaşındayım, muhacereti bile yaşadım, o günden bu yana 75 sene geçti, ama böylesine nedensiz bir acı görmedim, bana yakışmayan bir davranış sergilememem için gözünüz üzerimde olsun. Tıquipalardan Şaadet ile Ayüdzba‟lardan Mehmet dışında herkes cenazeye gelebilir.” Bu sözlerden sonra Tıquipa‟lardan 15 hane Ayüdzaa‟larda da beş hane bir araya gelip Argun Harun‟un bahçesine gözyaşları içerisinde dövünerek girdiler ve o gece de cenazeyi sabaha kadar onlar beklediler. Bundan sonra Temşug‟un babası Harun, oğlunun naaşının başına gelerek gözyaşı döktü “Ah evlat! Büyüklerine saygı için kendini öldürürdün, ama şimdi ne oldu? Sen beni omuzlayacağına ben sana hizmet edeceğim. Önce gitmek babaların hakkı değil miydi? Bunu bana neden çok gördün?” diye sessizce ağıt yaktı. Sonra gözyaşı dökmesinden dolayı utanmış olacak ki “eğer yabancı biri kanımızı dökseydi asla gözyaşı dökmezdim. Şimdi ben kimden hesap sorayım? Muhaceret yollarına düştüğümüzden beri kendi insanımızın kanını dökmemeye yeminli değil miydik? Babalarımız böyle düşünmemişler miydi? Bütün bunları düşünmek ağlatıyor beni, lütfen kusuruma bakmayın!” demek ihtiyacını hissetti. Temşug üç gün sonra toprağa verildi. Definden sonra yakınlardan otuz kişi matem elbisesi giydiler. Taziyeye gelenlerin ise ardı arkası kesilmiyordu, ailenin herkese hizmeti vardı ve her yerde tanınıyordu, bu yüzden de Sinop‟tan Trabzon‟a kadar nerede bir Abaza varsa duyan geliyordu. Aradan bir ay geçmesine rağmen evin avlusu insanlarla tıka basa doluydu. Taziyeye gelenler oldukça evin yakınları da oradan ayrılamazlardı, sonunda Harun akrabalarını toplayıp “Evlatlarım, hepiniz çalışıp evinize ekmek götürmek zorundasınız, artık gidin işinize gücünüze bakın, size ihtiyaç duyduğumda haber veririm gelirsiniz” diye herkese izin verdi Aradan bir süre geçtikten sonra, 15.08.1951 günü, altmış kadar hatırlı yaşlı, yanlarında seyisleri ile beraber Argun Harun‟un evine misafir oldular. Hepsi görmüş geçirmiş bilge kişilerdi ve bu davanın çözümünde Harun‟un sağduyusuna güveniyorlardı. Gelenler halkın temsilcileriydiler bu yüzden yüklendikleri ağır sorumluluğun gereğini layıkıyla yerine getirmek istiyorlardı. Argun Harun, gelenlere “Misafirlerim yolunuza kurban olayım, ben oğlum öldürülmüş olsa da Abazayım. Oğlu öldürülen bir Abhaz‟ın davasına kendisi değil toplumu el koyar ve nasıl uygunsa öyle çözümler. Buna benzemez ne problemleri çözdük, çözdünüz. Şimdi de köylülerimin ve benim acımızı gereğince biliyorsunuz, o halde doğrusunu siz bilirsiniz” diyerek ayağa kalkıp diğer odaya geçerek matem elbisesi giyen gençlerin üzerinden matemliklerini tek tek çıkardı. Yaşlılar bunun üzerine iki ay sonra bir karar vermek üzere tekrar geleceklerini söyleyerek köyden ayrıldılar. Onların ayrılmasıyla birlikte köylüler iki ay sonraki toplantı için hummalı bir hazırlığa giriştiler. Toplantıya Argunlar adına katılacak olan misafirler için Ayüdzaa‟lardan sekiz hane, Tıquipa‟lar adına gelecekler içinse Cuğdaraa‟lar ile Pıştaraa‟lardan sekiz hane hazırlandı. Ancak gelenlerin sayısının çok daha fazla olduğu anlaşılınca bu sayı onbeşer haneye çıkarıldı. Bu arada söylemeyi unuttum, cinayeti işleyen kişi hemen o gün köylüler tarafından yakalanıp adalete teslim edilmişti. Bu Abazalarda böyleydi, suçlu adalete teslim edilir, taraflar arasındaki uzlaşma ise kendi usullerince yürütülürdü. Neyse konumuza dönelim. Misafirler toplanmışlardı yetmişbeş yaşını aşkın tam 260 yaşlı insan sorunu tatlıya bağlamak ve adaletle hükmetmek için bir aradaydılar. Aralarında Abhazya‟yı görüp hatırlayan 18 kişi bulunmaktaydı. Tzabal bölgesinden de beraberlerinde 20 delikanlıyla birlikte on yaşlı vardı. Onların da aralarında bir Argun ve Papba‟lardan bir yaşlı daha bulunmaktaydı. Ancak Türkiye’nin dört bir yanından hala gelmekte olanlar olduğu haberleri geldiği için toplantıya bir türlü başlayamıyorlardı. Aradan bir hafta kadar geçince zaten yeterli çoğunluğun bulunduğu düşüncesiyle daha fazla beklememeye karar verdiler. Topluluk, ayrıntılı olarak olayı değerlendirmeye başladı, konuşmalarda halkın huzurunun dikkatle ele alındığı görülüyordu, sürgüne maruz kaldıklarından beri böyle kapsamlı bir mahkeme kurulmadığından halkın ilgisi de olağanüstü düzeydeydi. Mahkeme başlayınca Argun Harun yakınlarını toplayarak “Beni iyi dinleyin! Hepinizden yaşlıyım, bizim artık burada işimiz yok, çünkü halkımız bu konuyu ele aldı, oğlumuz artık onların evladıdır, onların kaybıdır. Yarından tezi yok hepimiz işimize gücümüze gideceğiz, biri bir şey sorarsa cevap verin, ancak hiç bir şekilde her hangi bir yorum yapmayın. Ben, dediğim gibi yarın sabah Abatyıkuara‟daki yerimize gidip hayvanlarımızla ilgileneceğim” dedi.

 

Gerçektende ertesi sabah hayvanlarına bakmak üzere yola çıktığında, kızı “aman babamız, halk toplanmış dururken senin işe gitmen doğru mu?” dediyse de “İşte o gün geldi evlat, üç ay önce öldürülen kardeşin artık sadece senin değil bütün milletimizin kardeşi oldu. Onun hesabını sormak, onun için üzülmek ise bundan böyle bizden onlara geçti, sen artık bizi değil, yapabiliyorsan gidip onları teselli et” diyerek ormana hayvanlarının yanına gitti. 120 hanelik Guma köyü tıka basa misafirlerle dolmuştu. Altı gün geçmesine rağmen bir karar almak mümkün olamamıştı, çünkü cinayetin tarafı olan Tıquipq‟ların tamamının yani 15 hanenin köyü terk etmesi gerekmekteydi, ancak bu durumda köyün yarısı boş kalacaktı. Durum içinden çıkılamaz hale gelince Tzabal bölgesinden gelen Apapba ile Atsugba Hafız Murat, Bganba Rasimbey, Açba Kemalbey ve Mazah Kamil, yanlarına Argun Şaadeti‟de alarak Argun Harun‟un yanına gittiler. Durumu kendisine anlatıp köyün boşalma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasından dolayı yardımını istediler. “Halkımızın temsilcilerine selamlarımı söyleyin. Benim oğlum hiç bir günahı yokken haince öldürüldü. Bizler üç ay onun yasını tuttuk, ancak artık yasını tutmak sizlere kalmıştır, eğer oğlum ölümü hak edecek bir kusur işlemiş olsaydı, bana aitti, ama bu durumda evlat benim değil toplumundur. Kararı da onlar versin. Ancak karar vericiler önce halkımızı, sonra köyümüzü, en son da biz Argun‟ları göz önüne alsınlar. Eğer köy boşalırsa ben kiminle komşuluk yapacağım? Velhasıl iş sizin elinizde, nasıl uygun bulursanız öyle karar verin!”. Argun Harun bu şekilde konuşunca mahkeme Cudaraa‟ların evinde tekrar toplandı. Toplantıda, Tzabal bölgesinden 10 köyün, etraftan da 22 köyün, aralarında Akapra ve Bganaa‟ların köylerinin de bulunduğu 6 köyün, Bzıp bölgesinin 16 köyünün ve Ahçıpsı bölgesinin 11 köyünün ileri gelen bilge yaşlıları hazır bulunuyordu. Toplantıya katılanlar daha önce Abhazya‟da vuku bulan benzeri olayların nasıl çözümlendiğine dair tecrübelerini biri birilerine anlatıyorlar böylelikle en uygun çözümü bulmaya çalışıyorlardı. Bu arada şehirdeki mahkemelerin hâkimleri ve yöneticiler olanları duymuşlar, merak edip izlemeye gelmişlerdi. “bizler şimdiye kadar sizin bu konulardaki maharetinizi duymuştuk, şimdiyse bizzat yaşayıp görmek istiyoruz. Eğer bizden de bir yardım isterseniz hazırız” diyorlardı. Ev sahipleri yeni misafirlerini de uygun bir eve yerleştirdiler. 21 gün sonra mahkeme kararını vermişti. Buna göre; Cinayeti işleyen ve halen tutuklu bulunan Cabir‟in canını almak veya bağışlamak Argunaa‟ların inisiyatifindeydi. Bu konuda kararı onlar vereceklerdi. Onun dışında, Cabir‟in amcalarından ve yeğenlerinden ikişer hane köyü terk edeceklerdi. Kalanlar ile ilgili ise en küçük bir sıkıntı olmayacak biri birilerine yan bile bakmayacaklardı. Mahkemede adaletli bir karar çıkması için canla başla gayret eden Atsugba Murat, Bganba Rasim, Papba Yetim, Agırba Halis, Ayüdzba Yalqan ve Tarba Hüseyin önceden hâkimler kuruluna seçilmişlerdi. Ancak Bganba Rasim bir gece damatları olduğu Tıquipq‟ların evinde görüldüğü için beşinci sıraya düşürüldü. Ayrıca Agırba Kaşif diye hatırlı biri daha vardı, ancak o da eskiden bir Ayüdzba ile karşılıklı kan dökmüştü. Bu yüzden “kendisi suç işlemiş birinin, böyle bir hakkı olamayacağı” düşüncesiyle Atsugba Murat tarafından hâkimler kurulundan çıkarılması istendi. Bu itiraz karşısında Agırba Kaşif de tek kelime etmeden sessizce kuruldan ayrılıverdi. Bazı ailelerin köyden ayrılmalarına karar verilmesine misafir hâkimler de şaşırdılar. Bu onların alışık olmadıkları bir uygulama olduğundan böyle bir şeyin nasıl olabileceğini anlamakta güçlük çekiyorlardı. Kurul, Argun Harun‟a kararını bildirmek için davet gönderince, Harun derhal geldi. Argun Harun, daha önce bu tip  problemlerin çözümünde etkin roller üstlenmiş biri olduğu için herkes nasıl bir tavır takınacağını merak ediyor, doğrusu biraz da endişeleniyorlardı. Son derece geniş olan Cudaraa‟ların avlusu 3000 kişiye yakın misafirle tıka basa dolmuştu. Bu arada misafir hâkimler de alana davet edilmişlerdi. Argun Harun, güleç bir yüzle avluya girip kendisine gösterilen yere oturdu. Bganba Rasim kendisine hitaben “keşke biz senin problemini değil de sen bizim problemimizi çözüyor olsaydın, belki de hiç zorlanmazdın” diye iltifat etti. Toplantının 24. Günü saat 11‟de karar açıklanıyordu. Aslında kararı Bganba Rasimbey açıklayacaktı ama dediğim gibi daha önce kimseye haber vermeden damadı olduğu Tıquipa‟lara gittiği için bu görev kendisinden alınarak Atsugba Murat‟a verilmişti. Atsugba Murat konuşmaya başladığında binlerce kişinin bulunduğu alanda sinek uçsa kanat sesi duyulacak bir sessizlik vardı. “Cinayet işleyen kişinin kaderi Argunaa‟ların elindedir, isterlerse canını alırlar, isterlerse de bağışlarlar. Suça ortak olan ailelerden Tıquipa‟lardan iki hane ile yeğenleri olan Ayüdzaa‟lardan iki hane köyü terk edecekler. Kalanlarsa kardeş gibi görüşecekler, sizler ve bizler birbirimize lazımız, biri birimiz için gerekliyiz, bu yüzden toplanan bunca insanın hatırına bu karara eksiksiz uyulması gerekmektedir. Sizlerden bu konuda hassas olmanızı rica ediyorum. Cıripa Mahtı ile Ayüdzba Yılqan, Argunaa‟lar adına garanti olacaklar, Bganba Rasim ile Kuadzba Kamil ise Tıquipa‟lar adına garanti olup bu karara uyulmasını gözeteceklerdir” diye kararı açıklayınca Argun Harun ayağa kalkarak söz istedi. Toplantıda Abhazya‟daki benzeri toplantıları da hatırlayanlar bulunduğundan, aynı orada olduğu gibi yaptı ve büyüklerin yanına gelerek alabaşasını (Abhazların kullandığı bir tür asa) yere saplayıp üzerine de axtarpasını (Abhazların kullandığı bir tür başlık) asarak konuşmasına başladı. Argun Harun, söz söylemekte oldukça ustaydı, öyleki “bir insan ikiye ayrılsa sözleriyle birleştirir” diye hakkında konuşulurdu. Önce uzun uzun halkına dualar etti, sonra; “Unutamayacağımız kadar derin olan acımızı bizlere unutturan Abhazlığımızdır. Bu gün Argunlar olarak hiç bir acımız kalmadı, çünkü acımızı toplum olarak siz üstlendiniz ve üzerimizdeki ağırlığı kaldırdınız. Ben böylesi acılarla çok karşılaşmıştım, ancak günün birinde kendi başıma gelebileceğini ise hiç düşünmemiştim. Bu yüzden bundan böyle, şimdiye kadar olduğumdan farklı biri olmaya gayret edeceğim. Bizler, herkes gibi köyümüzü ve insanımızı düşünmek zorundayız, bu yüzden köyden ayrılmasına karar verdiğiniz ailelerden Tıquipa‟ların küçüğü ile Ayüdzaa‟ların küçüğü kalabilirler kendileriyle hiç bir problem söz konusu olamaz. Cinayeti işleyen haine gelince, onun canına kastedip ona benzemeyi düşünmüyoruz. O, kendi hainliği ve yalnızlığı ile baş başa kalsın. Ancak hiç bir şekilde gözümüze gözükmesin. Önümüze çıkmadığı takdirde onunda kanı dökülmeyecektir. İşte halkımıza söz veriyorum, bu kararı veren değerli kişiler, Allah sizleri toplumumuzdan eksik bırakmasın!” şeklinde konuşarak konu ile ilgili sözlerini tamamladı. Argun Harun daha sonra yaklaşık üç saat kadar topluma hitap etti dinleyenleri bazen ağlattı, bazen güldürdü, bazen de düşündürdü. Argun Harun‟un ve diğer konuşmacıların sözlerini dinleyen misafir hâkimler hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Sonunda dayanamayıp konuşmacıların eğitimlerinin ne olduğunu sorup da, üç kişi dışında hiç birinin okuma yazmalarının bile olmadığı cevabını aldıklarında şaşkınlıktan kalakaldılar. “Sizin aldığınız kararları bizim kanunlarımız ne alabilir ne de uygulayabilir. Şimdi siz bütün bu kararları alanların ve bu kadar bilgece konuşanların hiç bir eğitimlerinin olmadığını mı söylüyorsunuz? Bu inanılır gibi değil, dönüşümüzde yaşadığımız her şeyi gazetelerde yazıp insanlarımızı bilgilendirmemiz gerekiyor.” Diyerek köyden ayrıldılar. Toplantıya katılanlar iki gün daha çalışmalarına devam ettiler, köyden ayrılmalarına karar verilenlerin dışında herkesi görüştürdüler. Cabir‟in kızkardeşi de Argunaa‟larla evliydi. O da dört çocuğunu bırakıp eşinden ayrılarak baba evine döndü (beşsen kadar sonra ise başka biriyle evlendi). İşte böylece işlerini güçlerini bir tarafa bırakıp günlerce çabalayan temsilciler, olayın bir kan davasına dönüşüp sülalelerin birbirilerini yok etmelerini önlemişlerdi. Böylesi değerli büyükler vardı eskiden, bu gün de varlar tabi. Sonunda Argunaa‟lar da misafirleri bir gün bir gece evlerinde ağırladılar. Onlar da köyden atılanların dışındaki herkesi davet edip kucaklaştılar 27 gün süren bu durum, adeta bir okul gibiydi, çünkü gençler yaşlıların yaptıkları her şeyi ve söyledikleri her sözü dikkatle izlemekteydiler. 120 Hanelik Guma köyü 200 bilge yaşlı ile 3000 kişiye yakın misafiri tam 27 gün eksiksiz ağırlamıştı. Bu süre içerisinde Abhaz misafirperverliği neyi gerektiriyorsa eksiksiz yerine getirilmişti. İnsanlar biri birilerine öylesine değer veriyorlardı o zamanlar... Ben o zamanki toplantılara katılan yaşlılardan bir kısmını bu gün de hatırlıyorum. Atsugba Murat, Agırba Şahan, Tırk İdris, Bganba Rasimbey, Ayüdzba Said, Ayüdzba Şaban, Ankuab Alxas, Çanba Zikuatla, Aşuba Zekeriya, Bütba A., Cicipa Musa, Kapba Hakkı, Akuadzba Mehmet, Mazah Kamil, Şamba Mustafa, Tüanba Bekir... Ayrıca biraz daha genç olan, Aguas Musa, Tıquiypa Qaja, Kiıl Kaşif, TrapĢ Kamil, Harniya Tufan, Wanaça Alıysa, Papba Gerif, Açba Rıza, Cıripa Kamıüf, Tarba Mustafa ve Açuwa Şahan‟ı da hatırlıyorum. Bu yaşlılar nereye giderlerse her türlü problemi mutlaka çözüme kavuştururlardı, öylesine dürüst, öylesine namuslu, öylesine cesur ve ciğerli idiler. Ellerinden gelen hiç bir şeyi toplumlarının yararına asla esirgemezlerdi.



Bu yazı 7479 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI